Beşiktaş için “İyi futbol oynuyor” diyorlar. Bu ifade, tam olarak gerçeği yansıtmıyor... Çünkü Siyah-Beyazlılar aslında olması gereken iyi futbolu oynamıyor, sadece şampiyonluktaki rakiplerinden “Daha iyi” oynuyorlar. Arada nüans değil, ciddi bir fark var.
O fark nedir?
Şudur: Siyah-Beyazlılar iyi oyun süreçlerini, oyunun geneline dengeli bir şekilde yayamıyorlar. İki devreden biri, hatta bazen maçın bir saati; eveleme-geveleme ile geçiyor. Sonuca gitmek için rakibin hata yapmasını beklerken, arada kendi hataya düşüp zor durumda kalıyor. Paçaları tutuşunca oynamaya niyetleniyor ve tempo arttırıyor ama; gol geçikince bu kez telaş başlıyor. Hatta o telaş, paniğe de dönüşüyor.
Bu atmosferde kurduğu kontrolsuz ve deli-dolu baskı, her şeye rağmen taraftarın gözüne hoş geliyor ve bir şekilde eğrisi doğrusuna denk de gelince, kurtardığı maçlar oluyor. Ama bu böyle yürümez!
***
Maça bilinçli olarak dengeli ve kontrollu bir oyun stratejisiyle başlamak, hatta bunu sürdürmek başka bir şey; sorumluluk duygusundan uzak bir şekilde maçı olağan seyrine bırakmak başka şeydir. Beşiktaş bu ikincisini sıkça yapıyor.
Ne yazık ki bizde, maçın 90 dakika olduğu bilinci yok... İyi oynamak zorunda kaldığı zaman iyi oynamak, birinci sınıf takımların peşinde koşacağı bir kurgu değildir. 3 yediğinde de, 3 attığında da; maç 0-0’mış gibi ciddi bir oyun disipliniyle oynayabiliyorsan, kalıcı başarıyı hak ediyorsundur.
Bunu Almanlar yapıyor, biz yapamıyoruz. Beşiktaş ise aklına bile getirmiyor... Üst üste 2 gol yiyip geriye düştüğünde, sonrası dakikaları çıldırmış gibi oynamak; sanıldığı kadar iyi bir şey değildir.
Beşiktaş; bireysel ya da takım niteliklerini, “Tam saha ve tam süre” sergilemeye çalıştıkça, daha da gelişecektir. Aksi takdirde, geçen sezon olduğu gibi hep “İyi” sanıldığı halde, sonunda avucunu yalamaya mahkum kalır.
Birileri bu takıma, “90 dakikalık ciddiyet” dersi vermelidir.