Bill Gates açıkladı.
87 milyar doları aşan servetini çocuklarına bırakmayacak.
Yeşilçam’ın meşhur “Mirasımdan men ederim seni” repliği gibi bir durumdan dolayı değil üstelik.
İki kızı (Jennifer Katharine ve Phoebe Adele) ve oğlu (Rory John) kendi yollarını çizebilsinler, kendi yollarından gidebilsinler diye.
Parayı sadece sahip olunması gereken bir varlık olarak düşünmek kaybettiriyor bize.
Oysa parayı kazanmak, o parayı yönetebilme deneyimini ve becerisini kazanmayı da sağlıyorsa değerli değil midir?
İşte tam da bu yüzden piyangodan milyonlar çıkan hiçbir “talihli” zengin kalamamıştır. Ne “talihli” ama…
Şimdi iş adamlarımız sormalı kendisine.
“Ben çok çektim çocuğum çekmesin” , “Ben süründüm, çocuğum rahat etsin” düşünceleriyle çocuklarını paraya boğarak iyilik mi ediyorlar yoksa kötülük mü?
***
VATANDAŞ DEVLETE HESAP SORABİLMELİ Mİ?
Bir video dolaşıyor bugünlerde.
Yer Amerika Birleşik Devletleri.
Bir kadın sürücü, bir polis aracına işaret edip durduruyor. Polis geldiğinde ona soruyor:
“Az önce 160 km hızla araç kullanıyordunuz, nedenini öğrenebilir miyim?”
Polis önce şaşalıyor, sonra duraksıyor. Sonra da açıklıyor;
“Farkında değilim, işe gidiyordum. Özür dilerim. Dilerseniz ismimi ve sicil numaramı verebilirim”.
Burada maksat Amerikan polisi cici, Türk Polisi tu kaka demek değil. Amerikan polisinin sadece şüpheden dolayı darp ettiği, hastanelik ettiği hatta ölümüne sebep olduğu vakâlar çok uzakta değil, video sitelerinde birkaç kelimelik aramanıza bakar.
Ama mesele bu videodaki istikamette olabilmek. Doğruya, daha iyiye doğru adım adım gidebilmek.
Bu süreci hızlandırmak için şu iki nokta önemli;
- Vatandaş haklarını bilmeli, medeni cesaretle ama saygı sınırları içinde bu hakları ifade edebilmeli, haklı olduğu noktada korkmamalı, çekinmemeli.
- Kamu personeli de devlet adı verilen yapının halka hizmet için oluşturulmuş bir kurumsal yapı olduğunu unutmamalı, vatandaşın kendisinin velinimeti olduğunu aklından çıkarmamalı.
***
HIZLI ve ÖFKELİ MİNİBÜSÇÜ YARIŞLARI
Bir okuyucum, Ramazan Cantürk yazmış; “Süresini geçirmemek için uçarcasına giden minibüsleri, aralarında yarışırken canları tehlikeye atan minibüsçüleri ne zaman yazacaksınız?”
İnsanlar minibüslerde huzurlu değil, hop oturup hop kalkma durumunda.
Maalesef - işini iyi yapanları tenzih ediyorum- bir türlü gerekli standardizasyon sağlanamadı, minibüsler hala İstanbul’a yakışır hale gelmedi.
Şoförün korkusundan ses çıkaramayan yolcular, “Şikayet etsek de bir şey değişmeyecek” düşüncesiyle şikayeti bile olmuyorlar.
Bu konuya bir çare bulunsun, liseli, üniversiteli gençlerimiz aktif olarak minibüs kullanıyor, çalışan gençlerimiz minibüs kullanıyor, bu gencecik canları bu kadar kolay kaybetmeyelim.