81 ilden paralel dinleme listeleri çıkarsa şaşırmayın
İçişleri Bakanı Efkan Ala, Mersin’i kastederek “Bir ilde valiyi, parti teşkilatlarını, yerel medyayı, iş adamlarını, kentin önde gelen tüm isimlerini dinlemişler” açıklaması aslında ‘paralel telekulak’ın işaret fişeğiydi.
Önceki gün STAR’da yayınlanan ve dün bizzat İstanbul Başsavcısı’nın doğruladığı tarihin en büyük dinleme skandalının boyutu sadece İstanbul’la sınırlı değil. Bayramların klişesi gibi; “Yurdun dört bir yanında, yavru vatan KKTC’de ve dış temsilciliklerde” diyebileceğimiz kadar geniş ve kapsamlı…
Telekulak skandalını ‘tarihi’ yapan sadece boyutu değil, ‘sistematik’ oluşu.
- Önce illerde ‘ekip’ yapılanması tamamlanıyor;
- Ardından ekibin savcısı harekete geçiyor ve görev alanıyla ilgili olsun olmasın kentin bürokrasisi ve ileri gelenleri hakkında dinleme kararı alınıyor;
- Karar ‘hakim’e onaylattırılıyor. Bunun için ‘imzasız ihbar mektubu’ ve ‘kuvvetli suç şüphesi’ yeterli oluyor.
- Hedef kişilerin cep, ev, iş telefonları, santralleri dinleniyor; bulunduğu yerler ‘böcek’le veya uzaktan dinleniyor. Onlarla konuşan herkesin kayıtları tutuluyor; önemli bir kişiyse onun telefonu da listeye ekleniyor.
- ‘Yasal’ olarak fiziki takip yapılıyor, görüntüler, fotoğraflar çekiliyor.
Bitti mi, hayır…
- Dinleme yetkisinin sınırlarını aşan, Başbakan, bakan ve diğer üst düzey kamu görevlileri dinlemeye takıldığında ‘yasa dışı dinleme ve kayıt’ sistemi devreye giriyor. Bu konuşma veya görüntüler resmi soruşturmada kaydedilemeyeceği için gayrıresmi olarak dosyalanıyor. Ayrıca, hedef kişinin eşi, çocukları, kardeşleri ve anne-babası da yasa dışı dinleniyor.
- Böylece, her ilin resmi ve sivil üst düzey ‘görüşme trafiği ve içeriği’ bir ‘bilgi bankası’nda toplanıyor.
- Geriye, bu bilgilerle kimlere karşı hangi tür tehdit, şantaj, operasyon yapılacağına karar vermek kalıyor.
- Hedef kişi ‘kullanılacak’ ise kulağına “Emniyet İstihbarat’ta dosyanız varmış; ama merak etmeyin biz size zarar verecek bir şey yapılmasını önleriz” diye fısıldamak yeterli oluyor!
- Engel görülüyorsa ve devlet memuruysa dosyasına ‘ek belge’ olarak yerleştiriliyor, kariyeri engelleniyor/görevden alınıyor; özel sektördeyse işleri bozuluyor. Daha ilerisi, bir sabaha karşı ‘çete’ veya ‘örgüt’ üyeliğinden gözaltına alınıyor!
Şu anda Türkiye’nin hemen hemen tüm illerinin görüşme trafiği ve içerikleri bir ‘bilgi bankası’nda… Yakında her ilden dinleme listeleri çıkarsa şaşırmayın. Farklı illerden birbiriyle ilgisiz kişileri icat edilen bir ‘örgüt’ veya ‘çete’ye bağlayan ‘paralel soruşturma’ların dinleme listeleri…
Hedeftekileri, ‘El Kaide’ veya hortlatılacak/icat edilecek bir ‘aşırı İslamcı terör örgütü’ ya da ‘yolsuzluk çetesi’ ile ilişkilendirilmek, yahut tehdit ve şantaj amacıyla yapılan dinlemeler bunlar.
Böcek ‘kırmızı hat’ı da dinledi
Ve tüm dinlemelerin hedefindeki ortak isim: Başbakan Erdoğan.
Başbakan’ın evinin altındaki çalışma ofisi ve resmi konutta bulunan böceklerle ilgili yeni bilgiler geliyor. Çalışma ofisindeki böcek 28 Aralık’ta, resmi konutundaki ise 30 Aralık’ta (2011) bulundu. İleri teknoloji ürünüydü ve 300 metre uzağa veri gönderebiliyordu. Elektrik prizine bağlı olduğu için enerji problemi yoktu; 7 gün 24 saat canlı yayındaydı. Konuttaki, kriptolu telefonun hemen altına yerleştirilmişti. Belli ki başka devlet ve hükümet başkanlarıyla yapılan görüşmelerin de dinlenmesi amaçlanmıştı. Ancak böceklerin ‘çalıştıkları’ dönemin büyük ölçüde Başbakan’ın ameliyat olduğu dönemle çakıştığı tahmin ediliyor. Bu da önemli görüşmelerin sızma olasılığını azaltıyor. Ancak ‘kesin’ değil…
Peki, kendi ülkesinin başbakanını dinleme çılgınlığını kim, hangi güçlü motivasyonla yapabilir? Para? İnanç?..
Başbakanlık’ta ‘böyle bir şey ancak cennet vaadiyle yaptırılabilir’ denilmesi bu yüzden…
Bir nokta daha var…
Konuyu uluslar arası boyuta taşıyan…
Dinlemelerden, böceklerden ve devletin diğer merkezlerinden alınan bilgiler internet üzerinden başka ülkelere gönderilmiş. Haliyle, bu ağlara hakim istihbarat örgütleriyle ‘paylaşılmış’… ‘Paralel yapı’ soruşturmalarının ‘casusluk’ kapsamında yürütülmesinin bir nedeni de bu.
Ancak uzun süredir yapılan bu ‘sistematik veri toplama’ işleminin ‘iz bırakmaması’ mümkün değildi; bıraktı da. Şimdi devlet bu izleri takip ediyor. Bu ‘havuz problemi’nin çözülmeye başlandığını görmek için çok beklemek gerekmeyecek. Başka bir benzetmeyle; paralel ağ ‘tek ilmeğin’ çekilmesiyle çözülecek. Herkesin beklediği gibi, soruşturmalar davaya, şüpheliler tutukluya dönüşmeye başlayınca…