Kadınlarımız
Ve kadınlar,
bizim kadınlarımız:
korkunç ve mübarek elleri,
ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
anamız, avradımız, yarimiz
ve sanki hiç yaşamamış gibi ölen
ve soframızdaki yeri
öküzümüzden sonra gelen
ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız
ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki
ve karasabana koşulan
ve ağıllarda
ışıltısında yere saplı bıçakların
oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan
kadınlar,
bizim kadınlarımız
Nazım Hikmet’in bu şiiri, kadına hoyrat bakan ama bir o kadar da vazgeçemeyen erkek bakışını anlatır...
1857 yılının 8 Mart günü 129 dokuma işçisi kadının bir fabrikada yanarak can verdikleri tarih...
O tarihi esas alarak da 1910 tarihinde “Dünya Kadınlar Günü” olarak kutlanması kararlaştırıldı. Tabi burada Alman siyasetçi Clara Zetkin’i anmadan olmaz. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü fikri Clara Zetkin’e ait zira...
O vahşi olaydan bu yana 157 yıl geçmiş... Bir gazeteci olarak elime kadın bedeninin metalaştırılması, sömürülmesi hatta bir savaş sahası olarak kullanılmasıyla ilgili haberin gelmediği gün yok.
Son olarak Suriye’de bir işkence yöntemi olarak toplu tecavüzlerin haberi yansıdı.
Beşar Esad’ın Batılı eşi Esma Esad, gülücükler dağıtarak çocuklara oyuncak dağıtırken, belki de birkaç sokak ötedeki bir eve kapatılmış onlarca kadın Esad rejimi askerlerinin tecavüzüne uğruyor ve bu vahşetin görüntüleri de kaydedildikten sonra muhalif yakınlarına gönderiliyordu.
Bu tüyler ürpertici haber, Fransız Le Monde gazetesi tarafından Ürdün’de yaşayan Suriyeli muhaliflerin tanıklıklarıyla gündeme geldi.
Kadınlara sistematik işkence olarak tecavüzde bulunulan cezaevlerinde “doktor”lar da günlük doğum kontrol hapı dağıtıyormuş.
Tam da şu anda, bu satırları yazdığım sırada, belki de onlarca kadın bu saldırılar nedeniyle çığlık atıyor...
Sadece Suriye mi?
Hafta içinde elimize gelen bir başka haber demokrasi şampiyonu Avrupa ülkelerindendi.
Avrupa Birliği (AB) Temel Haklar Ajansı’nın araştırmasına göre, AB’de her üç kadından biri gençlik yaşlarından itibaren fiziksel ya da cinsel şiddete maruz kaldı. Bu yaklaşık 62 milyon kadın anlamına geliyor. En yüksek şiddet oranları ise kuzey Avrupa ülkeleri Danimarka (yüzde 52), Finlandiya (yüzde 47) ve İsveç’te (yüzde 46) çıktı.
Araştırmaya göre, 83 ila 102 milyon kadının cinsel taciz mağduru olduğu tahmin ediliyor. Bu oran AB’de 15 yaş üstü kadınların yüzde 45-55’i ediyor.
Beyler, kadınların yüzyıllardır azalmayan acılarının vebali sizin boynunuzda, hatırlatalım. Ama bu yaraların sarılması da kadınların bilinçlenmesi ve sesini daha da yüksek bir şekilde çıkarmasından geçiyor... Bunu da unutmayalım.
Putin, Obama’nın karizmasını çizince
Önce Ukrayna, ardından Kırım’da yaşanan gelişmeler dünyada en belirleyici devlet adamının Rus lider Vladimir Putin olduğunu ortaya koydu.
ABD Başkanı Barack Obama’nın karizması, Suriye’de kullanılan kimyasal silah mevzunu yutkunarak geçirmesiyle iyice sarsılmıştı.
Ortadoğu’da yaşanan gelişmelere iktidarda olmayan neoconların damgasını vurduğu düşünülünce, Obama’nın ilk büyük darbeyi bu coğrafyada aldığını söyleyebiliriz.
Kırım’ı dünyanın gözü önünce “demokratik” bir şekilde işgal eden Rusya’ya ABD’den doğru dürüst bir tepki gelmedi.
Putin ile Obama arasında süren uzun telefon görüşmeleri.
Putin’in kedinin fareyle oynaması gibi Batı dünyasının sinir uçlarıyla oynaması...
Kırım mevzuu, savaş noktasına gelmeden bir çözüm yoluna girecek gibi.
Olan yine ABD Başkanı Obama’nın karizmasına oldu.