1994 yerel seçimlerinde milletin tercihiyle Refah Partisi İstanbul ve Ankara başta olmak üzere ülkenin yerel yönetimde söz sahibi oldu.
Milletin tercihine daima tepeden bakan ve değerleriyle savaşmayı aydınlık zanneden çevreler karalar bağladı.
Sözcüleri olan gazeteler Ankara seçim sonuçları belli olunca sanki şehir düşmanın eline geçmiş gibi, 'Ankara da düştü!' manşeti attılar.
Neler uydurdular neler!
Aldıkları eğitim onları açıkça millete ve milletin dinine düşman yapmıştı ve onlara göre dindarlar gelince onlara hayat hakkı tanımayacaktı!
Tayyib beyin İstanbul'a verdiği hizmetleri görmek istemiyorlardı. Akmayan sular akmış, toplanmayan çöpler toplanmış, çamur deryası yollara parke döşenmiş, doğal gazın yaygınlaşmasıyla ve fidan dikimiyle kirlenen havası temizlenmiş, kısa sürede yapılan kavşaklar köprüler üst geçitlerle trafik nefes almaya başlamıştı.
Ama onlar besmele çekmesinden, toplantıya Fatiha ile başlamasından ve yağmur duasından rahatsız oluyorlardı.
Sözde aydınlardı ama aydınlıktan rahatsız olan dide-i huffaştanfarkları yoktu.
Fakat millet kimin hizmet ehli olduğunu görmüştü. Merkezi hükümetin de bu kadroya teslimine karar verdi ve 1995 seçimlerinde Refah Partisi'ni birinci yaptı.
Sözde aydın gerçekte ise milletinin değerlerine yabancı kesim, dindarların koalisyondaki yarım iktidarından bile rahatsız oldular. Rahatsızlığın ötesinde şirretleştiler. Cumhuriyet tarihinin en donanımlı başbakanına hayatı zehir ettiler.
Türkiye'nin kalkınmasını, büyümesini ve bağımsız kararlar almasını istemeyen çevreler içerdeki uzantıları aracılığıyla 28 Şubat post modern darbe sürecini başlattılar.
Başbakanın başta ekonomi olmak üzere yaptığı başarılı icraatlarını değil onun dindar kişiliğini hedef alarak milletin değerlerine savaş açtılar.
Ama millet tüm baskılara rağmen Malazgirt ve kurtuluş savaşındaki imanından ve ruhundan uzaklaşmamıştı.
Eline geçen ilk fırsatta 2002 seçimlerinde dün mahkûm ettikleri Erbakan'ın talebesi Erdoğan'ı %34 oy ile tek başına iktidara taşıdı. Ve 2007'deki muhtıraya daha sert cevap verdi, Erdoğan'ı bu kez %46 ile iktidar yaptı.
Milletin değerlerine yabancı ama bürokrasiye hâkim zihniyet, kapatma teşebbüsünden yargı darbesine, cumhuriyet mitingleri ve gezi olaylarından 15 Temmuz silahlı darbe girişimine kadar Erdoğan'ı indirmek için her yolu denedi.
Aslında hedef Erdoğan'ın şahsı değil temsil ettiği değerlerdi. Ama bu millet değerlerine sahip çıktı ve Erdoğan'ı yedirmedi.
Allah için Erdoğan da milletin bu vefasına dik durarak sadakatini gösterdi.
Milletin değerlerini baş tacı etti ve beklentilerini teker teker hayata geçirdi.
Başörtülü anneler asker oğlunun yemin törenine bile alınmazken geçen hafta dereceye giren teğmenler arasında başörtülü kızlarımızı ekranlarda görünce eminim gözyaşı dökenlerin sayısı az değildi.
Milletin değerlerine yabancılaşmış ve laikliği İslam düşmanlığı olarak yorumlayan kesim geçen hafta Yargıtay'ın yeni binasının açılışındaki duaya da kin kusmayı ihmal etmediler.
Başkan Erdoğan girdiği her seçimi halkın desteğiyle kazanan bir siyasetçi.
Evet halkın desteğiyle!
Halk onun icraatlarını bir sapma olarak görmüyor tam tersine onun dönemini herkese hakkının teslim edildiği dönem olarak görüyor ki destek veriyor.
Başörtülülerin kamuda çalışabilir olması, Ayasofya'nın ibadete açılması, Taksim'e cami ve yeni binaların dua ile açılması gibi icraatlar sapma değil tamamıyla normalleşmedir.
Birilerinin iddia ettiği gibi cumhuriyetin değerleriyle savaş değil tam tersine cumhuriyetin fabrika ayarlarıyla uyum sağlamasıdır.
Atatürk'ün kuruculuğunu yaptığı ve ayarlarını 1924 anayasasıyla belirlediği cumhuriyet bu milletin değerleriyle barışık bir cumhuriyettir.
1925-1950 arasındaki tek parti dönemi ise cumhuriyetin fabrika ayarlarının bozulduğu ve milletle devletin arasının açıldığı dönemdir.
Milletine yabancı olduğu aşikâr bir tiyatro sanatçısının '70 yıldır din bağımlısı hükümetler' diye aşağıladığı yönetimler millet bağımlısı ve milletin taleplerini güçleri nispetinde gerçekleştiren hükümetlerdir.
Başkan Erdoğan ise milletin değerlerine bağlılık ve taleplerini gerçekleştirmede öncekilerden ders çıkarmış tecrübeli bir siyasetçi olarak zirve yapmış bir cumhurbaşkanıdır.
Kendini aydın zanneden ama her fırsatta milletin dinine saldıran kesim şunu bilmelidir ki yapılanlar tamamıyla normalleşmedir ve devletin milletiyle bütünleşmesidir.
Yine o kesim şunu da iyi bilmelidir ki milletin değerlerine karşı bu muhalefeti sürdürdüğü sürece bu millet onları iktidar kapısına yaklaştırmayacaktır!
Şunu da unutmamak gerekir ki esas olan Erdoğan'ın şahsı değil temsil ettiği düşüncedir.
Ve bu millet Erdoğan'ın temsil ettiği düşünceden asla taviz vermemiştir vermez de!