Bu tarihteki kumpas, FETÖ/PDY'nin, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine karşı açıktan giriştiği ilk operasyondur.
Üç gün önce 10'u tutuklu 18 sanığın yargılandığı "MİT Kumpası Davası"nda karar çıktı. Aralarında eski emniyet müdürleri Ali Fuat Yılmazer, Erol Demirhan ve Yurt Atayün'ün de bulunduğu 10 sanık ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı.
7 Şubat 2012'de MİT Müsteşarı Hakan Fidan, eski müsteşar Emre Taner, eski müsteşar yardımcısı Afet Güneş ve üç MİT çalışanı, özel yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Sadrettin Sarıkaya tarafından şüpheli sıfatıyla ifadeye çağrılmıştı.
Kumpasın hedefi, dönemin Başbakanı Erdoğan'ı tutuklamak ve AK Parti hükümetini devirmekti.
Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ), hain yüzünü bütün kalleşliği, alçaklığı ile 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi ile gösterdi.
Bu ihanetin 35-40 yıla varan sinsi hazırlığında elebaşı Gülen, dinî bir söylemle milletimizin inancını, yardımlaşma duygularını istismar ederek özellikle silahlı kuvvetlere, yargıya ve emniyet istihbarata sızdı.
Kendisini 7 Şubat 2012'ye kadar gizleyen Fetullah Gülen, neden o gün devlete karşı harekete geçti?
Bugün açığa çıkan gerçekler ışığında FETÖ'nün, ABD'nin talimatları doğrultusunda hareket ettiğini biliyoruz. FETÖ, tıpkı PKK gibi Türkiye'ye karşı kullanılan bir ihanet şebekesidir.
7 Şubat 2012'nin seçilmesinin iki sebebi olabilir.
Birincisi, 12 Eylül 2010 referandumundan sonra, o gün için Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak adlandırılan FETÖ, 13 üye çoğunluğu ile HSYK'yı ele geçirdi.
Nitekim Savcı Sadrettin Sarıkaya düğmeye bastığı gün olayı Hakan Fidan'dan öğrenen Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, girişimlerde bulunarak o dosyanın Sarıkaya'dan alınmasını istedi. HSYK'dan bu yönde bir karar çıkmadı. Gül'e göre, "cemaat kendini ilk defa orada göstermişti..."
HSYK'nın ele geçirilmesi Fetullah Gülen'de güç zehirlenmesine sebep oldu.
İkincisi, 10 Ağustos 2014'teki seçimde ilk defa Cumhurbaşkanını halk seçecekti.
ABD ve Fetullah Gülen, kendileri için en büyük engel/tehlike olarak Erdoğan'ı görüyorlardı. Erdoğan'ın aday olacağına kesin gözüyle bakıyorlardı. Ne yapıp edip Erdoğan'ı engellemeliydiler.
Nitekim 7 Şubat MİT kumpasından sonra Mayıs-Haziran 2013'te Gezi kalkışması, 17/25 Aralık 2013'te emniyet-yargı darbe girişimi ve nihayet Ocak 2014'te MİT tırlarının durdurulması kumpasları, hepsi Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olmasının önlenmesi içindi...
İlginç bir durum var. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alanlar, FETÖ'nün emniyet içindeki en önemli adamları.
Ancak MİT kumpasının asıl yöneticileri; olay tarihinde örgütün "yargı imamı" , "emniyet imamı", "MİT mahrem hizmetler imamı", "Marmara bölge imamı", "emniyet mahrem imamları", "Polis memurları Türkiye imamı" firari durumda bulunuyor.
Bu tablo, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen için kimlerin önemli olduğunu, kimlerin ise kullanıldığını açıkça gösteriyor.
Bu sütunda CHP-FETÖ ilişkilerindeki kontakları birkaç defa tarih tarih yazdım.
Bunlardan biri de 7 Şubat 2012 MİT kumpasında Kılıçdaroğlu'nun fotoğrafıdır.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, FETÖ'nün kaset kumpası sonrasında genel başkanlık koltuğuna oturduktan sonra yargıdaki PDY elemanlarına en büyük desteği vermiştir.
7 Şubat'tan sadece 10 gün önce 26 Ocak 2012'de Fetullah Gülen'in ABD'deki tayfasından Faruk Taban ve mahrem imamlarından bir ekip, Kemal Kılıçdaroğlu'nu CHP Genel Merkezi'nde ziyaret etti. Bu görüşmeden bir gün önce, Kemal Kılıçdaroğlu açıklama yaptı: "Yargıda cemaat kadrolaşması var, diyemem..."