Atatürk’ün Evine Hain Saldırı...” Bu, Mithat Perin’in sahibi olduğu“İstanbul Ekspres Gazetesi”nin manşetiydi ve yıllar sonra o dönem gazetenin yazı işleri müdürü Gökşin Sipahioğlu’nun “başlığı ben attım; onun haberi bile yoktu” dediği öne sürüldü. Gazete yüzbinlerle basıldı ve her yere dağıtıldı. Mithat Perin anılarında, gazetenin basılıp dağıtılmasını durdurmaya çalıştığını, hatta bu yolda emir verdiğini ancak evine döndükten sonra İstanbul Ekspres’in 180 bin adet daha bastırılarak dağıtıldığını öğrendiğini söyleyecekti. Olaylar çığırından çıktıktan, salt Rumların değil Ermenilerin, Yahudilerin hatta Türkiye’ye yerleşmiş Beyaz Rusların ev ve iş yerlerine sıçradıktan sonra Başbakan Adnan Menderes’in emriyle İstanbul, Ankara ve İzmir’de sıkı yönetim ilan edildi. Sıkıyönetim ilk iş olarak başta Kemal Tahir olmak üzere kimi “solcuları” tutuklayarak cezaevine koydu. Suçu onların üzerine yıkmak istedi ancak kısa bir süre hepsi serbest bırakıldı.
Olayların baş sorumluları arasında gösterilen Kıbrıs Türktür Cemiyeti Başkanı Hikmet Bil ve üyeleri de cezaevine girdi. Ama Dr. Dilek Güven’e göre “Ya bizi serbest bırakırsınız ya da her şeyi açıklarız” deyince serbest bırakıldı.
Olaylar halkın üzerine kaldı; İstanbul, Ankara ve İzmir’de halk “cinnet geçirerek azınlık evlerine, iş yerlerine ibadethanelerine saldırmış, yakıp yıkmış, mallarını yağmalamıştı!” Demokrat Parti 27 Mayıs darbesiyle iktidardan uzaklaştırıldıktan sonra, Yassıada’da bu kez Adnan Menderes ve hükümet üyeleri yargılandı; bütün suç onların üzerine yıkıldı. Menderes defalarca “MAH (MİT) Başkanının mahkemeye çağrılmasını istediyse de bu isteği sağır kulaklara düştü.”
Yunanistan’dan kopup gelen bir iddiaysa Atatürk’ün evinin MİT tarafından bombalandığı yolundaydı. Selanik Konsolosu M. Ali Balin Konsoloslukta görevli Hasan Uçar’ı azmettirmeye çalışmış, başaramayınca ihale Türk Hükümetinin bursuyla hukuk okuyan Oktay Engin’e kalmıştı; oydu Hasan Uçar’ı bombalamaya azmettiren! Ancak yıllar sonra Nasuhi Güngör’le Yeni Şafak Gazetesi’ne yaptığı bir söyleşide Engin bu işle bir ilgisi olmadığını söyleyecek, rahmetli Menderes’in kendisine özel kuryeyle bomba gönderdiği yolundaki iddialaraysa, “Son derece saçma. O zaman da sonrasında da gündeme geldi. Bu söylenti biz hapisteyken (Yunanistan’da) birkaç gardiyan ve tutuklu üzerinden yayılmış. Niçin böyle bir olaya karışayım? Bula bula alet edecek beni mi bulmuşlar? Yunan tarafının kendi raporlarına göre patlayan bomba son derece ilkel bir yapım; devlet yapsa böyle mi yapar... Size o dönem konsolosluğun ve Atatürk’ün evinin konumunu aktarayım. Yani öyle ciddi bir koruma ya da güvenlik hattı falan yok; yarım metre boyunda bir duvar, isteyen atlatıp içeri girer dilediğini yapar. Patlama çok küçük çaplı... Öyle evin yakılıp, yıkılması falan yok.. Camlar kırılmış, o kadar!” diyecekti.
O kadar çok iddia var ki, hepsini sıralamaya kalksam sayfalar dolar. Ancak, Özel Harp Dairesinde görev yapan, MGK Genel Sekreterliği görevinde de bulunmuş emekli Orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu’nun “6-7 Eylül de bir Özel Harp işiydi ve muhteşem bir örgütlenmeydi. Amacına da ulaştı...” (Tanksız Topsuz Harekat—Fatih Güllapoğlu sayfa 104) açıklaması 6-7 Eylül olaylarının üzerindeki kara örtüyü kaldırıverdi. Rahmetli, Menderes onun için MİT Başkanı’nı Yassıada’ya çağrılmasını istemiş, mahkeme de onun için bu isteğini geri çevirmişti anlaşılan.
Bugün herkes artık 6-7 Eylül’ün “milletin ayaklanması, komşularını kesmesi, yağmaya soyunması” olmadığını, hükümetin bunu kapalı kapılar ardında Kıbrıs davasına “milletin duyarlılığını” kanıtlamak amacıyla tezgahlamadığını, Gladyo, Özel Harp, Ergenekon ne derseniz deyin o iğrenç yapılanmanın korkunç eserlerinden biri olduğunu biliyor. Amaç Türkiye’yi karıştırmak demokrasiye, beş yıl sonra gelecek darbenin yolunu döşemeye başlamaktı. Gladyo’nun mucidi Gehlen ve sonradan yöneticisi CIA’nin “Mother” şifre adıyla tanımladığı James Jesus Angelton’un daha önce İtalya ve Fransa’da sahnelediği oyunun devamıydı.
Her neyse 6-7 Eylül’den sonra bir zamanlar çok övündüğümüz o “mozaik” ortasından çatlayıverdi; dört beş yıl içinde Rumlar başta Edirnekapı olmak üzere neredeyse bütün İstanbul’u boşalttı ve Yunanistan’a göç etti. Yorgolar, Yaniler, Koçolar, Eleniler bavullarını toplayıp gitti. Adnan Menderes’e ve DP’ye büyük bir darbe vuruldu... Yani 6-7 Eylül’ü tezgahlayanlar başarıya ulaştı!
Yazık ki ne yazık!