Diyarbakır eski milletvekillerinden İhsan Arslan’ın Türkiye’nin iç işleriyle ilgili İngiltere devlet medyasına yaptığı açıklamaların parti disiplin kuruluna sevki dışında sonuçları da oldu.
Röportaj sayesinde fark ettik ki Sayın Arslan son altı yıldır susuyormuş!
Nasıl yani dediğinizi duyar gibiyim. Ülke meselelerine ilgisi dolayısıyla gazete çıkaran, parti kuran, siyasetle aile boyu ilgilenen biri Türkiye’nin ciddi manada varlık yokluk mücadelesi verdiği son altı yılda nasıl susar değil mi?
Öncesinde o kadar içinde ki meselelerin. İnsan hakları için sivil toplum örgütlerinde çalışıyor, terör örgütleri arasında müzakere bile yürütüyor.
Peki ya Türkiye’nin içeriden ve dışarıdan her türden sofistike saldırılara maruz kaldığı, çok can, çok kan kaybettiği, sarsıldığı ama Allah’a şükür ki doğru liderlik ve güçlü devlet-millet dayanışması sayesinde ayakta kaldığı o zor yıllarda ne yapıyor İhsan Arslan?
Meselelerin halli için, memleketin hayrı için katkı sunuyor mu?
Hayır. Susmayı tercih ediyor!
Peki. Neden şimdi konuşuyor?
***Reform vaadiyle iktidara gelen ve yaptığı reformlarla 18 yıldır seçmenin birinci ve vazgeçilmez tercihi olmayı sürdüren AK Parti bir kez daha ekonomide ve hukukta reform yapacağını açıklamış.
Yüzyıllık kuşatmanın ikinci salvosunu geri çevirmeyi başarmış Erdoğan liderliğinde Türkiye. Yakın coğrafya Türkiye’nin güvenliğinin ve menfaatlerinin korunduğu bir alan haline gelmiş. İçerideki sızıntı giderilmiş, sıkça harekete geçirilen fay hatları yumuşatılmış. Sistemin dışarıdan müdahaleye açık yanları halkoyuyla anayasal olarak güçlendirilmiş.
Böyle bir evrede terör örgütleri ve gayri meşru müdahalelerle yenemedikleri Erdoğan’ı meşru muhalefetin gayri meşru kurgusuyla yeneceklerini hesap edenler niyetlerini de hedeflerini de açık etmiş. Sahibinin sesi sömürgenler ise utanıp sıkılmadan efendilerinin Türkiye’yi kırbaçlamasını talep ediyor.
Bunlar olurken bir yandan da AK Parti’de Erdoğan sayesinde makam mevki itibar kazanmış kimi isimler altlarındaki koltukları kaybedince kişiye mahsus partiler kurmuşlar. Giden gitmiş, gidemeyenin içine kurt düşmüş.
Kibriyle tanınan, ağırlığını hatırlattıkça hafifleyen ve yarım asırdır siyaset yapsa da attığı taşın ürküttüğü kuşa değmediğini göremeyecek kadar acemi kalanlar birer birer kafa göstermiş.
Üstelik artık zaman, 2023 hesaplarının yapıldığı, Erdoğan’a rakip olacak “eski AKP’liler” listesinin pazara çıkarıldığı zamandır.
***BBC takdim ederken ve röportajın omurgasını çatarken üç ana özelliğini vurguluyor Arslan’ın. (Açıklamaların nerelere ne maksatla değeceği biliniyor.)
Kürtçü. İslamcı. Eski AKP milletvekili.
Konu başlıkları FETÖ, Kürt meselesi, HDP, çözüm süreci, PKK’nın uluslararası destek görmesi gibi terör kaynaklı meseleler.
Lakin bu uzun konuşmanın hiçbir yerinde kitlesel ölüm hedefleyen terör saldırıları, dağa kaçırılan Kürt çocukları yok. Çatışmayı şehre taşıyan KCK, el yapımı patlayıcılarla parçalanan insan bedenleri, HDP’li belediyelerin çukur barikat hizmetleri, Demirtaş’ın çağrısıyla gerçekleşen Kobani kalkışması, zılgıtlar eşliğinde katledilen “Kürt” Yasin Börü yok. Kandil talimatıyla gerçekleşen özerklik ilanları da yok, “Made in USA” damgalı silahlar da yok, ikinci Sykes-Picot haritaları gibi terör örgütlerine sunulan medyatik, diplomatik, lojistik destekler de yok.
Ama terör sorunu hiç bir surette anılmazken ısrarla dile getirilen bir “Kürt meselesi” var!
Türkiye’nin Kürt siyaseti hareketine silah bıraktırmak için verdiği çoklu mücadele yok ama keyfi nedenlerle “masayı devirdiği” iddiası var!
İstihbarat örgütü olarak kurgulanıp darbeciler eliyle devlete 40 yılda sızdırılan FETÖ’nün ne yarattığı tahribat var röportajda ne de örgütün tasfiyesi ve temizliği için verilen zorlu hukuk mücadelesi var.
Bunlar yok ama AK Parti’nin sırf iktidarda kalmak için FETÖ yöntemlerini kullandığı iftirası var!
***Bu şahsi, tek taraflı ve pek kısıtlı değerlendirmenin doğruluk derecesi mücadeleyi verenler için aşikardır zaten, tarih de böyle yazacaktır ama ima ettiği maksadın söyleyene de hayrı olmayacaktır.
Dar zor zamanda konuşmayıp pazar kurulurken ahkam kesenlerin geldikleri nokta ne beyhude.
Kat edilen bunca yolun, edilen yoldaşlığın boşa çıkıvermesi bir yana, biriktirilen şeyin ortak iyilik için damıtılmış tecrübe değil şahsi hesaba matuf bir atımlık barut çıkması de epey fena aslında.
MEHMET ÇETİN’E VEDA
Dün Türkiye’nin çok önemli değerlerinden biri, kültür dünyamızın kıymetli ismi Mehmet Çetin ahirete göç etti. Dr. Murat Yılmaz sosyal medyada “Çok iyi bir dost, inanmış bir müslüman, istişare ehli, memleket aşığı, güçlü muhakemesi, mutedil mizacı, ahlakı ve derin müktesabatıyla bizler açısından telafi edilemeyecek bir kayıp...” diyordu onun için. 35 yıllık dostu Mustafa Everdi ise “doğuştan öksüz bir mahcubiyet içindeydi” derken ilk kez duyduğum bir bilgiyi paylaştı. Meğer Mehmet Çetin annesini daha doğarken kaybetmiş. “Sessizdi, itiraz ve muhalefetini duyan yoktur ama kendisi entelektüel her camiada bilinir. Gezgin filozoftu. Teorilerini şifahen yayar, hayranları vardı ama müridi yoktu. Belki bundan düşünceleri bütün mahfilleri gezer, sonra ona dönerdi. Gizli mürşid, açık tebliğci hali son yıllarda öğrencileri etkileyen faaliyetlerde tezahür etti, bütün boyutlarıyla”.
Yöneliş dergisinin kurucu yazı işleri müdürlüğünü yapan Mehmet Çetin, kitaplığımda vazgeçmediğim nadir şiir antolojilerinden 4 ciltlik Tanzimat’tan Günümüze Türk Şiiri Antolojisini de yayına hazırlamıştı. Türkiye Yazarlar Birliği’nin çıkardığı Türkiye Kültür ve Sanat Yıllığı ile çeşitli işçi dergilerinin yazı kurullarında, TYB yönetim kurulunda bulunmuştu. Mehmet Ferit müstear adıydı. Dergilerde, kültür sanat sayfalarında yazmıştı, Necip Fazıl ve Mehmet Akif üzerine çalışırdı. Şairliğini sorduğum da gülümsediğini hatırlıyorum. Ona ait bir şiiri ne yazık ki şimdi, vefatından sonra okudum. Fatiha’ya vesile olsun diye buraya alıyorum.
Türk şiiri, düşünce dünyası ve çalışma hayatı için erken bir kayıp oldu. Allah’tan kendisine rahmet, ailesine, dostlarına, sevenlerine ve Öz-Orman İş Sendikası başta olmak üzere çalışma arkadaşlarına baş sağlığı diliyorum. Cenaze namazı bugün öğlen 12’de Ankara Bağlum’da Bülent Gençer Vakfında kılınacak ve cenaze oradaki mezarlığa defnedilecek.
Mekanı cennet olsun inşallah.
Sessiz Bir Gidiş Gazeli
Mehmet Çetin
Her şey bana küstü kimseye küsmeden gittim
Kamuslar boyu sustu dostlar ben susmadan gittim
Ne kovdu kimse beni ne davet etti biri
Ne rüzgâr vardı, ne rüzgârım, esmeden gittim.
Bilenmiş kelimelerim körelmiş kılıçlarım vardı
Binlerce doğrandım belki, kimseyi kesmeden gittim.
Her şölende bana sunuldu günün ve gecenin zehri
Ömrüm ağzıma geldi, yutkundum kusmadan gittim.
Topladım kendimi bir yanlış tarihin içinden tek tek
Bir cılız ışık kaldı benden lambamı kısmadan gittim.
Duymadım dön diyeni kal diyeni gel diyeni
Ölü hatıraların üstüne basmadan gittim.
Bilmiyorum neye, kime nereye gittiğimi
Dostuma düşmanıma kulak asmadan gittim.