2 Mayıs'ta CHP Genel Başkanı Özgür Özel'i AK Parti Genel Merkezi'nde kabul eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, 11 Haziran Salı günü CHP'ye iadei ziyarette bulundu.
1. Siyasette yumuşama/uzlaşma adına bu ziyaretler, gerçekten Türkiye siyasî hayatında farklı bir zemininin inşa edilmesine yarayabilir.
Öncelikle suizan değil hüsnüzan beslemeliyiz.
İktidar-muhalefet çatışmalarının, kutuplaşmanın ağır bedellerini ödediğimiz için meselenin özünde güven problemi var.
Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer.
İyi niyetimizi, hüsnüzannımızı muhafaza etmekle birlikte, tarafların, her adımda sorumluluk hassasiyeti ile hareket etmeleri, samimiyetin gereğidir.
2. Hem Cumhur İttifakı/AK Parti açısından hem de CHP açısından bu yeni diyalog çabaları, kazanç getirir.
AK Parti/Cumhur İttifakı, yerel seçim tartışmalarını geride bırakarak önümüzdeki seçimsiz 4 yılı sakin, sağlıklı bir şekilde değerlendirir.
CHP, "Özgür Özel mi, Ekrem İmamoğlu mu?" hesaplarını ertelemiş olur. Zira Cumhurbaşkanı Erdoğan'la görüşmesi, Özgür Özel'i, "CHP'nin eş genel başkanı" yakıştırmasından "CHP'nin lideri" konumuna getirmiştir.
İmamoğlu istese de istemese de artık ikinci plandadır. Mansur Yavaş, Cumhurbaşkanlığı adaylığı niyetini muhafaza ediyorsa eğer artık üçüncü plandadır...
Kaldı ki, İstanbul'un ve Ankara'nın çözüm bekleyen büyük sorunları, İmamoğlu'nu ve Yavaş'ı giderek yıpratacaktır.
3. Erdoğan, CHP Genel merkezine gelişte, neredeyse Türkiye'deki bütün medya kuruluşları, bir gazeteci ordusu, TV kanalları ziyareti takip etti, canlı yayınlar yapıldı.
Pek çok kişi aynı şeyi düşünmüştür; böyle görüntüler eski Türkiye'de, Milli Güvenlik Kurulu toplantıları için Çankaya'nın kapısında olurdu. Kendilerini demokrasinin balans ayarcısı olarak gören cuntacılar, sivil iradeyi nasıl ezdiklerini anlatırlardı.
Erdoğan-Özel görüşmeleri, demokrasinin artık sivil iradenin kontrolünde olduğunu gösteren siyasî tablolardır.
Nereden nereye...
4. AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, görüşmenin ardından yaptığı açıklamada, dış politikada birlikte olmanın önemine vurgu yaparak, "Gazze'de soykırım siyasetine karşı bizim, bütün siyasi partiler olarak ortak bir duruş ortaya koymalı, Filistin devletine karşı duyarlılığı arttırmalıyız" dedi. Somut bir adım olarak da "Sayın Özel'in, sosyalist enternasyonal çerçevesinde bilgilendirici tutum ortaya koyması son derece kıymetli olacaktır" diye ilave etti.
Bu diyalog görüşmelerinin ilk takdir toplayan faydası da KKTC ile ilgili olanıdır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın CHP lideri Özel'i, KKTC'nin 50'nci yıl törenlerine davet etmesi, Özel'in, 20 Temmuz'da Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Lefkoşa'da bir araya gelecek olması, milletçe özlediğimiz bir tablodur.
5. Şahsım adına söylüyorum, Özgür Özel'i hafife aldığımızı kabul etmeliyiz.
Geçmiş yanlışlarını unutturacak kadar Cumhurbaşkanı Erdoğan'a karşı son derece nazik ve saygılı davranıyor.
Kendinden önceki CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun duruşunu unutmuş değiliz.
Geçtiğimiz 29 Mart'ta, KRT TV Haber Müdür Çağlar Cilara'nın konuğu olan Kılıçdaroğlu, "Erdoğan Cumhurbaşkanı değil, cumhurun başkanı değil. Erdoğan benim Cumhurbaşkanım değil' demişti.
Erdoğan'ın ziyareti sırasında genel merkez önündeki bayrak direğine, Cumhurbaşkanlığı forsunun yer aldığı Türk bayrağı çekildi.
6. Erdoğan-Özel görüşmeleri; elbette siyasetin normalleşmesini istemeyen, siyaset üzerinden toplumun kutuplaşması için türlü entrika, tezgâh, komplo peşinde olan mihrakları/çevreleri rahatsız ediyor/edecek.
Bunu hiç akıldan çıkarmamak gerekir.
Diyalog; "oturup konuşuyoruz, geç bizim tarafa" demek değildir.
İktidar ve muhalefet elbet kendi doğrularında ısrar edecek. Burada önemli olan üslup güzelliğini korumaktır. Kırıp dökmeden, insan onuru ile oynamadan, hakaret etmeden konuşabilmektir...
Makul insanlar, sağduyulu vatandaşlar olarak diyalog çabalarına fırsat ve zaman tanırsak, bu normalleşme zemininin oluşmasına destek verirsek Türkiye kazanır.
Denemekte ne kötülük var?