Yassıada’nın ismi değişti: ‘’Demokrasi ve Özgürlükler Adası’’ diyecek yeni nesil bu hüzünlü adaya. Milletin maruz kaldığı 1960 darbesi, yol açtığı ağır travmalarıyla, bir türlü kabuk tutmayan derin bir yara olarak halen gönüllerde. Bizim modernleşme hikayemizin fiyaskocu bir yanı var, kalkınmaya ve refaha endeksli olacağı yerde, baskıya ve zorbalığa endeskli olmuş geçmişte.
Sosyal Bilimler Üniversitesi’nin yaptığı sözlü tarih çalışmalarını çok önemsiyorum. Prof.Sevgi Kurtulmuş’un liderliğindeki yakın tarih çalışmalarının pek çok flu konuyu aydınlatacağına eminim. O mülakatlarda, dönemin şahidi pek çok kişi, rahmetli Başbakan Menderes’ten ‘’ezan şehidi’’ olarak söz etmekteydi, sizce de dikkat çekici değil mi?
Milleti ezan-ı asli ile yeniden buluşturan gönüllere taht kurmuş bu Başbakanın kabinesinde Milli Eğitim Bakanı olarak görev yapan Tevfik İleri’nin hatıralarını okurken de sarsıcı nice hakikatle karşılaşmıştım. Din derslerini okul müfredatlarına, uzun bir aradan sonra yeniden koyduran ve ilk İmam hatiplerin açılmasına ön ayak olmuş idealist bir siyasetçiydi Tevfik Bey. Yassıada yargısı onu da müebbede mahkum etmişti lakin mahkumiyeti sırasında zaten hastalanmış, kısa süre içinde vefat etmişti. O dönemi bilmek isteyen gençlere Tevfik İleri’nin Yassıada hatıratını ve Rasim Cinisli’nin Bir Devrin hafızası adlı kitabını okumalarını tavsiye ederim.
Geçtiğimiz 27 mayıs günü, Cumhurbaşkanımızın öncülüğünde siyasiler ve gazeteciler eski ismiyle Yassıadayı ziyaret ederek, hüzünlü bir iade-i itibara daha vesile oldular. Epey rüzgarlı, yağmurlu kasvetli, sisli, puslu bir gündü... Adadaki deniz fenerinin önünde çekilmiş fotoğrafının altına; ‘’Yassıada’nın yaslı feneri, demokrasimizin kıymetini gelecek kuşaklara iletebilmek için yakıyor ışıklarını. Karanlık hiç bir zaman sonsuz değildir, ebedi olan ise şehitlerimizin parlak adanmışlığıdır. Ezan şehidi merhum Başbakanımız Menderes’e ve dava arkadaşlarına rahmetle’’ diye yazmıştı AKParti Genel Başkanvekili Prof.Numan Kurtulmuş. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımız Zehra Zümrüt Selçuk’un gözlerindeki ağlamaklı hal, burada haksız yere suçlanarak adeta bir hukuk tiyatrosuyla asılan adamların darmadağın edilen ailelerine, mahremiyetlerine, parçalanan umutlarına, kırılan kollarına, kanatlarına bakar gibiydi. Grup Başkan Vekili Özlem Zengin’le konuştuğumdaysa, ‘’yara kapanmıyor bunca yıldır’’ dedi. ‘’Meğer yargılandıkları salon küçük bir voleybol sahasıymış, oysa çocukluğumuzda gördüğümüz resimlerde çok geniş, büyük bir salon olduğunu zannederdim’’ dedi. O küçücük salonda, o büsbüyük dava... Sadece siyasetçiler değil, millet de cezlandırılmış bu Ada’da.
Darbeler, demokrasilerin ve milli egemenlik ilkesinin yaşadığı depremlerdir. 1960 darbesiyle yaşadığımız bu şiddetli kırılmanın etkisi halen sürüyor. Kolay değil, yıkıntıyı onarmak. 1987 yılında Özal dönemindeki bir yasayla, İmralı Adası’ndaki kabirler, İstanbul Vatan Caddesi’ndeki anıt kabrsitana taşınmıştı. 1990 yılında da iade-i itibara dair önemli adımlar atılmıştı. Özal’ın başlattığı iade-i itibar adımlarını, Erdoğan tamamlıyor. 59 yılda tamamlanamamış bir özür bu. Bunların hiç birisi şehit edilen Başbakan ve arkadaşlarını geri getiremez. Ama hiç olmazsa milletimize ve hayattaki alt soylarına bir yürek bağışı olur, bir özür olur, bir hüzünlü mazeret olur...
Bir de demokrasi adına alınması gereken ibretler ve tedbirler bahsi var. TBMM Başkanı Prof.Mustafa Şentop’un imzasıyla gündeme gelecek önemli bir kanun teklifinden söz ediliyor bugünlerde... Menderes ve arkadaşlarını yargılayan Yüksek Adalet Divanı’nın aldığı kararların ‘’hukuk aleminden silinmesi’’ içerikli bir teklif olacağı söyleniyor bu girişimin.
İstiklal Mahkemelerinin benzeri bir mantıkla, doğal yargıç ve evrensel hukuk ilkelerini ihlal eden, hukuki mesnedi olmayan bir yargı yeriydi Yüksek Adalet Divanı. 14 Ekim 1960- 15 Eylül 1961 sürecinde, Yassıada duruşmalarında 592 sanığı yargılamış, 1068 tanığı dinlemiş, 18 dava görmüş ve 150.000 civarındaki izleyicisiyle tarihe hukuksuzluk adına kara bir leke olarak geçen kararlar almıştı. Umarız, hukuk aleminden hiç bir izi kalmaksızın silinir gider...