Oda TV, FETÖ ile mücadele noktasında çok kritik bir belgeye ulaşıp dikkatle de sonucunu takip etti. İyi gazetecilik... Bana cepheden düşmanlık besledikleri için çokça kavga etmişliğimiz vardır. Fakat o başka bu başka.
**
Ortaya çıkan belgeye göre, büyük bir ilin başsavcısının adına kayıtlı telefon hattı "ankesörlü ardışık aramaya" takılmış. Ardışık aramaları gösteren belgede başsavcının adına kayıtlı olan hattın 22 Temmuz 2016'da yani darbe girişiminden bir hafta sonra Ankara'daki bir büfenin telefonundan iki kez arandığı tespit edilmiş. Aynı gün yapılan iki görüşme, 56'şar saniye sürmüş. Söz konusu Başsavcı ile ilgili bilgi sadece bu da değil... FETÖ'nün şifreli mesajlaşma programı Bylock'u kullanan A.A isimli bir kişi itirafçı olmuş. İtirafçının Bylock yazışmalarında da aynı başsavcının adı geçiyormuş. A.A'nın başka bir FETÖ'cü ile yaptığı görüşmede de, başsavcı ile iletişim halinde olduğu anlaşılmış. Bu irtibat sayesinde bazı operasyonlardan yapılmadan evvel haberdar oluyorlarmış. Ben bu itirafçılık müessesesine temkinli yaklaşırım her vakit. Ergenekon/Balyoz'da sahtekar itirafçı kılıklı örgüt elemanları yüzünden kaç kişinin canının yandığını gördük. Dolayısıyla tek başına itirafçının sözleri suçlamaya yeter delil olmamalı. Fakat bu sözleri doğrulayan teknik takip de var. Ayrıca itirafçı, kent içinde bazı işadamlarına bir dernek üzerinden yola çıkarak operasyon yapılacağının öğrenildiğini söylüyor. Bu bilginin çıkmasından sonra tedbirini alan işadamları üzerinden de aslında itirafçının verdiği bilgiler teyit edilmiş oluyor.
**
Oda TV bu bilgileri yayınladıktan sonra ısrarla tarife uyan pek çok başsavcıyı aramış. İzmir Cumhuriyet Başsavcısı Kamil Erkut Güre de aradığı isimlerden biri. Yapılan tarife de pek çok yönüyle uyuyor. Güre, bu iddiaların kendisine yargı içinde bir grup tarafından yapıştırılmaya çalışıldığını söylüyor. Yani bir kumpasla karşı karşıya olduğunu düşünüyor. Öyle ya da böyle HSK'nın tüm bu olup bitenle ilgili bir inceleme başlattığı iddia edildi. Şimdi yapılacak inceleme neticesinde gerçekler ortaya çıkacak.
**
Aslında bu ismi biz daha evvel duymuştuk. 2017 yılında gündeme taşıyan ise eski Dikmen Belediye Başkanı Hüseyin Yüksek. Yüksek, kelimenin tam anlamıyla isyan etmişti o zaman. Çünkü Söz konusu başsavcının eşi Birsel Güre vaktin Sinop Valisi Yasemin Çetinkaya ve garnizon komutanı eşi Temel Çetinkaya'nın avukatlığını üstlenmişti. Yasemin Çetinkaya; 15 Temmuz'un sabahında görevden alınan tek valiydi. Eşi Albay Temel Çetinkaya da, 15 Temmuz sonrası yargılandığı davada önce 6 yıl hapis cezası almış, yapılan itiraz üzerine Samsun 3. Ağır Ceza Mahkemesinde tekrar görülen davada hapis cezası 7,5 yıla çıkarılmıştı. İşte bu iki ismin, Hüseyin Yüksek'le olan davalarında avukatlığını üstlenen kişi, çok kritik davalara bakan bir başsavcının eşiydi. Hüseyin Yüksek tam da buna isyan ediyordu. O zaman bu sütunda "FETÖ'cü Albay'ın Avukatı" başlıklı bir yazıyla konuyu gündeme taşıyınca nüfuz kullanarak üzerime gelmişlerdi. Oysa tamamen etik bir duruma işaret ediyorduk burada. Sonuçları ne olursa olsun. "FETÖ'den yargılanan birinin avukatlığını, çok kritik noktalarda görevli çok önemli bir başsavcısının eşi yapmamalı" diyorduk. O günlerde Yasemin Hanım açıklama yaptı. "... Avukat Birsel GÜRE bizim FETÖ davalarımızdaki avukatımız değil, Hüseyin Yüksek'le olan davamızdaki avukatımız." dedi. Ne fark eder ki? Bakın üzerinden geçen zaman bize neler gösterdi!.. O yıllarda Hüseyin Yüksek'i her yere şikayet edenler şimdi ortaya çıkan bu durumu nasıl değerlendiriyor acaba?