Bu satırlar yazıldığı sırada, Oscar Ödülleri henüz dağıtılmamıştı. Ülkenin önde gelen televizyon habercilerinden Bill O’Reilly’nin New York Times ‘ın çok satan tarih kitaplarıyla ünlü yazarı Martin Dugard ile birlikte yazdığı Killing Lincoln (Lincoln’u Öldürmek) kitabından bu yana Amerika bir “Abraham Lincoln sendromu” yaşıyor. Her ne kadar kitap, Adrian Moat’ın yönetmenliğinde bu yıl, film dünyasına kazandırılmış olsa da, Steven Spielberg’in bu konuda ön aldığı açık gerçek... Bu nedenle, başrolünü Daniel Day-Lewis’in oynadığı Lincoln filminin çok konuşulması pek de sürpriz sayılmamalı...Aynı ikilinin yazdığı Killing Kennedy (Kennedy’i Öldürmek) kitabı da ilginç. “Siyahi” Başkan Obama’nın ikinci döneminde Amerika’nın, ülkede köleliği kaldıran (Lincoln) ve siyahların eşit vatandaşlık hakkı için elinden geleni yapan (Kennedy) suikastlarını tartışarak tarihiyle hesaplaşması da ayrı bir konu.
Ama benim, bu yıl ki Oscar Ödülü gecesindeki asıl kahramanım, Filistin’den, Batı Şeria’dan geliyor.
Direnen kasabanın öyküsü...
İyad Burnat, 1973 doğumlu bir Filistinli. Oscar’a aday gösterilen belgeseli, Batı Şeria’da, yaşadığı Bil’in kasabasında çekti. İyad, dördüncü oğlu Gibreel 2005 yılında doğduğunda yeni bebeği ve evlatlarını görüntülemek için bir kamera edindi. Yaşadığı Bil’in kasabası, İsrailli yerleşimcilerin bir numaralı hedefi olan bir kasabaydı ve liderliğini yaptığı direniş komitesi ile topraklarına dönük bu işgal hareketine karşı “silahsız/pasif direniş” örneklerinin en güzelini veriyorlardı. İyad, 2009 yılından itibaren, İsrail yönetiminin Filistin topraklarına karşı yürüttüğü bu sessiz işgali görüntülemeye başladı. Görüntüler,, kendi ailesini, dostlarını ve Bil’in’de yaşayan Filistin halkının yeni Yahudi yerleşim birimlerine karşı mücadelesini içeriyordu.
İsrail’li dostun yardımı...
İyad Burnat, çektiği görüntüleri bir belgesele dönüştürmede, çok anlamlı bir destek gördü: İsrailli belgesel yönetmeni Guy Davidi. Ülkesinin Filistin politikasının herkesin başına büyük bela açtığını gören bir aydın ve aktivist olarak Davidi,İyadBurnat’ın belgeseline yönetmen olarak imzasını koydu.
Oscar adaylarını belirleyen “Akademi” de, İsrail’in işgalci politikalarını yerden yere vuran bu belgeseli adaylar arasına alıverdi!..
Karar, Amerikan medya, müzik ve sinema endüstrisine hakim olduğuna inanan İsrail açısından tam anlamıyla bir şoktur...
Zahmetli yolculuk...
Filmin adı, belgeselin çekimi sırasında yaşanılan çatışmalarda kırılan toplam 5 kameradan geliyor. İyad Burnat, Batı medyasında belgeselinin Guy Davidi’nin ismi nedeniyle “İsrail yapımı” olarak tanıtılmasından kırgın, ısrarla belgeselin bir “Filistin yapımı” olduğunu açıklıyor. Bu kırgınlığına rağmen, yanına, eşini ve sekiz yaşındaki oğlunu alarak Batı Şeria’dan Los Angeles’a doğru yola çıktı. İlk durağı karayoluyla Amman’dı ama İsrail makamlarının altı saatlik sorguları nedeniyle az daha kendisini İstanbul bağlantılı Los Angeles uçağına taşıyacak uçağı kaçıracaktı. Los Angeles’a indi, bu kez, Amerikan makamları, “Oscar adayı olduğunu ispatlaması gerekçesiyle” kendisini tam bir saat sorguladılar, sorgudan yakın dostu ünlü belgesel yapımcısı Michael Moore’un araya girmesiyle kurtulabildi.
Bu, bir zaferdir...
“5 Kırık Kamera” belgeselini Oscar adaylığına götüren “akademi üyeleri”, bu yapıma ünlü heykeli verdiler mi, şu anda bilmiyorum.
Ama bunun bir önemi yok...
Batı Şeria’nın Bil’in kasabasında yaşamını çiftçilik yaparak sürdüren İyad Burnat’ın kırılan kameralarından akan görüntülerinin Los Angeles’in Hollywood Bulvarı üzerindeki Dolby Sineması’na kadar uzanmış olması, İsrail için büyük bir alarmdır...
Bu ülke, kendini en güvende hissettiği bir yerden, Hollywood’dan beklemediği bir darbe yedi...
Obama, yeni döneminin ilk dış gezisini önümüzdeki ay İsrail’e yapacak...
Götüreceği mesaj, ünlü Kırmızı Halı’dan yürüyen Filistinli o çiftçinin ayak izlerinde saklıydı...
DİPNOT: Belgeselde, Oscar adayları arasında gerçek bir İsrail yapımı daha var: Yönetmenliğini Dror Moreh’in yaptığı ve İsrail Başbakanı Netanyahu’nun “seyretmek için vakit ayıramam” dediği Gatekeepers. Bu belgesel, İsrail askeri istihbarat servisi Shin Bet’in altı eski yöneticisi ile yapılan söyleşilere dayanıyor ve İsrail “derin devleti”ni sergiliyor. Bu yıl, Oscar Ödülleri, İsrail için kabus oldu.