Geçen hafta Sarıyer-Taksim otobüsünde iki genç hanımın konuşmasına şahit oldum.
İkisi de bir kamu kurumunda çalışıyor, ‘hayırlı kısmet’ meselesini tartışıyorlardı. Biri diğerine dert yanıyordu, “İşe otobüsle gidip geliyorum, otobüsten evlenilecek adam çıkmaz, öğle yemeği de dahil 9 saat iş yerindeyim, orayı da geçtim bir kalem. Demek ki beyaz atlı prensimi daha çok bekleyeceğim...” Beyaz atlı prens tanımlamasındaki kişinin beyaz jipli biri olduğunu anlamak zor değil de, giderek yaygınlaşan bu mantığı kavramak hakikaten zor.
***
Dört dörtlük adam olmanın değil 4x4 bir jipe sahip olmanın önemli olduğu zamanlara geldik demek ki...Şaşılacak birşey yok bunda, mesela uzun zamandır tek taş, üç taş, 5 taş sonra da tam tur yüzüklerle değer buluyor aşklar. Diziler, klipler, yazılar ve reklamlar bunu dayatıyor bilinç altımıza. Eskiden şiir okuyan adamlar vardı, duygular mısralarla, çiçeklerle ifade edilirdi. O yüzden kırmızı gül ile sarı ya da beyaz gül arasındaki anlam farkını yani çiçeklerin dilini bilirdi insanlar. Şimdi bilinen pırlantanın, karatı, berraklığı, parlaklığı...
***
Türk filmlerinde ve dizilerinde eskiden ve halen zaman zaman tüm zengin insanlar kötü gösterilir. Şeklen kötü gösterilir ama senaryo gereği o kötü adamlar paraları ve güçleri sayesinde bir sürü beladan kurtulurlar.Alt mesajı son derece sıkıntılıdır bu senaryoların. Adam öldürürler suçu başkası üstlenir, trafik kazası yaparlar, parayla şikayet geri alınır, tecavüz ederler, tecavüz mağdurunu parayla başkasıyla evlendiririler... Dikkatiniz çekti mi bilmiyorum, dizilerdeki o kötü adamlar birlikte oldukları kadınlara ilgi ya da zaman değil sınırsız alışveriş imkanı tanırlar. Dizileri boşverin, bir kadının bir erkekten istediği, beklediği şey sadece bu olabilir mi?
***
İnsan eskiden varlığını sürdürmek için tüketirdi sonra tüketmek için tükenmeye başladı. İstanbul’un marka restorantlarıyla belediye otobüslerinin en benzer özelliği elde taşınan telefonlardır mesela. Bir grup peşin alır diğer grup 24 ay kontratla ama sonuç değişmiyor, araba, ev, kıyafet gibi cep telefonu da statü sembolü oldu sonuçta... Amerikanvari ya da Avrupai yaşama özenenler, onlarla aynı markayı tüketerek bu standarta geleceklerini düşünüyorlar herhalde. Onlarla aynı marka ve model araba kullanmak değildir o yaşam.Aynı arabayla her fırsatını bulduğunda arıza şeridine girmemek, yeşil ışık yanar yanmaz kornaya asılmamak, benden başka herkes kurallara uymak zorunda diye düşünmemektir. Kitle iletişim araçlarında yer alan çıplaklığı çok tehlikeli bulanlar var ya, asıl tehlike paranın giderek egemen güç haline getirilmiş olması.