1'inci dünya savaşı önce cihan devletleri yıkılırken, devreye giren "milliyetçi akımlar" ile; 2'inci dünya savaşı sürecinde kullanılan "ırkçı söylem" ve "siyaset dili" de; aynı kategoride detaylandırılabilir.
Mesele şu ki; her iki savaş sonuçları, tüm hesaplamaları bitiremedi. Meydana çıkan yeni aktörler ve konjonktürün devreye soktuğu gerçeklikler yabana atılamaz. İçinde bulunduğumuz dönemi de, sürecin devamı olarak okuyabiliriz.
Ukrayna-Rusya savaşı ile birlikte, yeni gerilim ortamı manidardır. Yunanistan her ne kadar "küçük" gözükse de, Atina'dan çıkan "tuhaf sesleri", gücümüzü meydana çıkarma peşinde olanlar ile birlikte okumamız gerekiyor. Boşuna değil, tesadüfü hiç değil!..
Tabii bir de pasifik tarafından meydana çıkacak olası gerilimi de konumuza eklersek, ortada vekâleten savaşan "örgütler" yerine, vekâleten savaşacak "devletler"in geçtiğini görebiliyoruz.
Artık 40 yıl bitmez denilen terör örgütleri, buzdolabına kaldırılmış vaziyette. Devreye küçük ama büyük sorunlara kapı açacak "ekonomik olarak esir alınmış" devletler girdi.
Bu durumda şimdilik lokal hareketlilikler, hangi aşamada genel ve yeni savaşa dönüşebilir; onu okumalıyız...
ABD kendi hegemonyasının "bitişini" gördüğü taktirde, yeni savaşı kaçınılmaz kılacaktır. O nedenledir ki Biden; Rusya için, içinde "çelişki" barındıran bir beyanda bulundu.
Hem sınır zorlanıyor, hem de sınır aşılmasın diye çaba harcayan ABD, olayları kontrollü dengede götürme peşinde.
Lokal hamleler sonuç vermez ise, büyük felaket kaçınılmaz olacaktır. Lokal hamleler içinde ise Yunanistan tarafından gelen kışkırtmalara; Türkiye'nin süreci nasıl yönetir olması belirleyicidir ve gelecek ve dünya açısından hayatidir.
3'üncü dünya savaşı tehlikesi, tek başına dünyayı sömürme peşinde olanların, gözleri doyana kadar geçerlidir ve zindedir maalesef...