Aradan geçen 17 gün, seçim sonuçlarını değerlendirmede yeni ufuklar getiriyor.
Aceleci ve hissi yorumların yerini, sakin ve geniş açılı yaklaşımlar alıyor.
Seçimlerin ilk hayrı.
Mütedeyyin insanlar, elbette inancımızın gereği olan bakış açısını devreye alıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün partisinin Grup Toplantısında yaptığı konuşmada, mümin teslimiyeti ile söylenmesi gerekenleri söyledi.
"Biz nevzuhur bir hareket değiliz. Biz partilerden bir parti değiliz. Biz bugünlere bir anda gelmedik. Bu hareketin, bu partinin temelinde, ismi bilinen ya da bilinmeyen yüzlerce, binlerce fedakârın, cefakârın, kahramanın emeği var, alın teri var. Biz dikensiz bir gül bahçesinde de yürümedik, yürümüyoruz. Bu geldiğimiz noktaya düşe kalka geldik. Biz bu noktaya yenilgi yenilgi büyüyerek geldik. Baskılar gördük, zulümlere maruz kaldık, işkencelerden geçtik, hapislerde yattık, darbeler yedik; partilerimiz kapatıldı, yasaklandık, kovulduk, ötelendik, haksızlığa, hukuksuzluğa, zorbalığa uğradık; ancak hiçbir zaman umudumuzu yitirmedik, sabrımızı kaybetmedik, asla ve asla yılgınlığa kapılmadık. 'İman varsa imkân var' dedik, 'Allah büyüktür' dedik, en hüzünlü anlarımızda, 'Allah'ın yardımı yakındır' dedik, her seferinde düştüğümüz yerden doğrulduk, kalktık ve yolumuza kararlılıkla devam ettik. Başkaları ne yaparsa yapsın, biz işimize bakacağız, önümüze bakacağız, Türkiye Yüzyılı vizyonumuzu nasıl gerçekleştiririz, buna bakacağız."
Erdoğan, Türkiye Yüzyılı için bundan sonra yapacakları konusunda elbette bir lider olarak en doğru kararları verecek, uygulamaya koyacaktır.
Bu saatten sonra AK Parti'ye, Cumhur İttifakı'na yönelik eleştirileri sürdürenlerin elbette iyi niyeti sorgulanır.
Maksat üzüm yemek mi, bağcıyı dövmek mi?
Seçimlerin ikinci hayrı.
10 Ağustos 2014, Cumhuriyet tarihinin dönüm noktalarından biridir. Bu tarihte, cumhurbaşkanı doğrudan halkoyu ile seçildi.
16 Nisan 2017'de ise Cumhuriyet tarihinin yönetim değişikliğine giden yolu açıldı.
Gerçekleşen halk oylaması ile kabul edilen değişiklik paketi; yürürlükteki parlamenter sistemin kaldırılarak yerine başkanlık sisteminin getirilmesini, başbakanlık makamının ortadan kaldırılmasını, meclisteki vekil sayısının 550'den 600'e çıkarılmasını ve Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun (HSYK) yapısında değişiklikler yapılmasını sağladı.
24 Haziran 2018'deki seçimle de Erdoğan, yüzde 53 oyla seçilerek Cumhurbaşkanlığı Hükümet sisteminin ilk bakanlar kurulunu kurdu.
10 Ağustos 2014, 16 Nisan 2017, 24 Haziran 2018 ve son olarak 28 Mayıs 2023'te Erdoğan'ın yeniden seçilmesi ile birlikte Türkiye, geriye dönülmez yükselme yoluna girildi.
Bu tarihleri şunun için hatırlatıyorum.
Bu dört tarihte de Erdoğan, AK Parti, MHP, Cumhur İttifakı Türkiye Yüzyılı yürüyüşünü başlatır ve ilerlerken, "laik kesim" direnişi diye bir engelleme başlatıldı.
30 Mart 2014 yerel seçimlerinden itibaren, Erdoğan'ın liderliğini önleme operasyonları yürürlüğe girdi.
Mesela İslâmî bir hareket olarak sahneye çıkan, bütün partilere eşit mesafede olduğunu söyleyen FETÖ lideri Fetullah Gülen, 30 Mart seçimleri için bütün il ve ilçelerde, AK Parti adaylarının karşısında kazanma ihtimali olan adayların desteklenmesi talimatını verdi. Bu talimat doğrusunda PKK'nın partisinin adaylarına destek verildi.
Nihayetinde PKK terör örgütü ile FATÖ terör örgütü 15 Temmuz 2016 ihanetinde de birlikte oldular.
Kısacası, Cumhur İttifakı ve Erdoğan kazandıkça, Erdoğan nefreti ve AK parti karşıtlığı üzerinden Türkiye tehlikeli bir kutuplaşma ve gerilimin içine düştü.
AK Parti'de başbakanlık, bakanlık yapmış isimlere parti kurdurularak çatışma cephesine sürüldüler.
31 Mart'a doğru Türkiye'de sosyal ve siyasal tansiyon yıkıcı bir hal aldı.
İşte 31 Mart seçimlerinin bir hayrı da burada ortaya çıktı.
CHP'nin yerel seçimlerindeki başarısı biriken gerilimi azalttı, çatışma enerjisi dağıttı.
Sokaklara inme çağrıları yapan Özgür Özel, bundan vazgeçti.
Erken seçim peşinde olmayacaklarını ilan etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yüz yüze görüşmeyi sevinçle beklediğini açıkladı.
Avrupa Birliği'nde Özgür Özel güzellemeleri başladı.
CHP'li TV kanallarında, Avrupa'nın, Özgür Özel'den çok etkilendiği, kendisini çağırarak "gel arkadaş nasıl başardın, bize de anlat, yol göster" şeklindeki konuşmalar şeker bal tadında yapıldı...
Sürekli tahrik edilen, sandıktan ümidini kesmesi gerektiği telkin edilen laik kesim rahatladı.
Gerilimlerden, kutuplaşmalardan yorulan Türkiye için bu, evet bir hayırdır.
Yine de 27 Mayıs'ları, 28 Şubatları, bugüne kadar olanları unutmadan tedbirli, temkinli olmanın faydası çoktur...