O gün ,Vahşetin son durağıydı. O gün, aylarca süren katliamın son dehşetiydi. Ermeni-Bolşevik birliklerince, Azerbaycan’ın kent ve köylerinde toplam 30 binden fazla Türk-Müslüman katledildi.
1918 -31 Mart - 2 Nisan Bakü sokaklarında 11 bin insan zülme maruz kalarak öldürüldü. Bir yanda bolşevikler diğer yandan ise Ermeni-Daşnak birlikleri Bakü’yü kan gölüne çevirdiler. Bakü Ermeni-Bolşeviklerce işgal edildi. Bakü petrol noktası olduğundan duruma İngilizlerde el koymanı planladı ve Azerbaycana geldi.Bakü esas alınmak üzere ,tüm Azerbaycan toprakları düşmanlarca kuşatılmıştı. Amaç belliydi. BaküYü Azerbaycan toprağı olarak degil, bagimsız bir bölge olarak görmek arzusu hakimdi.
Azerbaycan toprakları işgal edilip, bu topraklarda büyük Ermenistan yaratmak niyetiyle Bolşevik Komiseri Şaumyan Bakü’nün işgalinde büyük rol üstlendi. Milli Şura, daha sonra mayıs ayının 28’inde ilan edilecek Azerbaycan Demokratik Cumhuriyyeti hükumeti ise bu katliamı durdurmakta kararlı idi. Lakin ölümüne savaşta Azerbaycan yalnız ve çaresiz idi. Onlarca Azerbaycan türk subayları bu vehşetin önüne geçmek için kahramanlıklar gösterdi. Gönüllü gruplar yaratıldı . İnsanlar kadın, cocuk demeden bu savaşta ülkesinin kurtuluşuna katıldı. Çaresiz kalan insanlar, dört bir tarafı kuşatılmış vatanına sahiplenmede ölümsüz kahramanlıklarına rağmen netice alamıyordu.
İngiliz generali Denstervilin komutasında, İngiliz askeri birlikleri Bakü’ye girdiginde ise artlk ümitler tükenmişti.
Osmanlı Devletinin bir kaç cephede savaş vermesi ,artı Birinci dünya savaşından ciddi kayıplarla cıkmış olması, Kafkaslarda petrol ve strateji menfaat arayışında olan güçlerin harekete geçmesine neden olmuştur.
Bolşevik devriminin gerçekleşmesi, daha sonra Rusların yeniden Kızıl Ordu’yla bu coğrafyanın işgaline neden olacaktır. Lakin, o sıralar insanlar katliama neden maruz kaldıklarını anlayamıyorlardı. Azerbaycan’ın işgalden azad etmek isteyen milli kuvvetler, planlamalar gerçekleştiriliyordu. Ve kurtuluşu, Osmanlı ordularının Azerbaycan’a gelmesinde gören Milli Şura da aydınlardan oluşan heyeti İstanbul’a gönderiyor.
Dolmabahçe sarayında, Azerbaycan heyeti, Osmanlı Sultanı’nın huzuruna çıkmış ve durumdan agah ederek destek istemiş.
İşte bu tarihi destek ,halen Azerbaycanda sevgi ve coşkuyla anlatılıyor.Ninelerin, annelerin ninnilerine kadar etkilemiş bu kahramanlık hikayesi.
Osmanlı Devletinin çökmekte olan durumuna rağmen tarih için dik duruşun örnegi oldu.Bir kaç cephede savaş bile, Azerbeycanın Kurtuluş Savaşı’na destek vermemesi ne neden olmadı. Bu hikaye hem hüzün dolu, hemde gurur verici bir hikayedir. O zamanki, Müdafaa nazırı yani Ordu Komutanı Enver Paşa ‘nın ciddi askeri planlaması ile üvey ve o zaman cephede savaş veren kardeşi Nuri Paşa geriye başkentte. Ordan ise Azerbaycan ve Osmanlı askerlerinden oluşan ordu komutanı olarak Kafkasya İslam Ordusunun cesur kahramanı ve komutanı olarak tarihe ismini yazdırabiliyor.
Nuri Paşa komutanlıgındakı Kafkasya İslam ordusu, Azerbaycanı ermeni-bolşevik zülmünden kurtarıyor.Önce Gencede esas karargah kuruluyor.Azerbaycanın işgal altında olan şehir ve kasabaları kurtuluyor.İlk şehit Gence etrafında giden savaşta veriliyor.
Nuri Paşa hatıralarında ömrünün en gergin gecesini, Bakü’deki taruz gecesinde yaşadıgını yazıyordu.
15 Eylül 1918. sabah saat 6-30’da Kafkas İslam Ordusu Baş komutan Nuri Paşa liderliginde Bakü’yü 40 günlük ablukadan kurtarabiliyor.
Bu savaşta Denstervilin ilginç itirafı vardır “Artık Türk Ordusunun karşısında durabilmemiz mümkün degildir”.
Nuri Paşa ,Azerbaycan Başbakanı Fetelihan Hoylunun teşekkür mektubuna oldukça anlamlı cevap verir. “Azerbaycan’ın menfaeti ,bizim menfaetimizdir. Azerbaycanın bağımsızlığı uğrunda yeni canlar gerekirse ,ona da hazırız”.
Bu tarihi günü anlatırken bile heyacanımı tutamıyorum. Nuri Paşa’yı, Enver Paşa’yı bu duygular içerisinde algılamak değer vermek adil olurdu.
Çünki Osmanlı en zor günlerini yaşıyordu.Çünkü Osmanlı çökmek üzereydi. Bu, ne Fatih, ne de Kanuni dönemi idi..
Bu çökmekde olan bir Devletin en zor dönemiydi. Ve bu tarih onun için çok daha önemliydi. Kendisi çaresizken, çaresize yardım edebilen Millet ancak büyük Medeniyyet yaratabilirdi, nasılki bunu yaptı, ve halen yapmaya devam ediyor. Bu gün Türkiyenin çaresizlerin yanında olması, kimsesize yardım etmesini onun için yadırgamak mümkün degildir.En zor günlerinde bile yardıma koşmanın onurunu yaşaya n Medeniyet- adaletin ,merhametin ,yardımın ne anlama geldigini başkalarına öğretebilir.
Evet Nuri Paşa komutasında Azerbaycan ve Osmanlı subaylarından oluşan Kafkas İslam Ordusu sadece bu toprakları düşmandan temizlemedi, aynı zamanda Bagımsız Azerbeycan Demokratik Cumhuriyeti Ordusu’nun kurulması için gerekeni gerçekleştirdi. Bu kanlı tarih 31 Nart ve 3 Nisan arasında gerçekleşen katliamlar, neticede Azerbaycanın zaferiyle, kısa zaman için de olsa da, Azerbaycanın bagımsızlığı ile neticelendi.
Tam o sırada, her kes Nuri Paşa ve Kafkas İslam Ordusuna sevgisini bir şekilde ifade etmek için, adeta yarışıyordu. Bu zafer görüntüsüne ,Azerbaycan’ın milli marşının bestekarı büyük Usta, Üzeyir Hacıbeyli sözleri 1914’te Batum savaşı sırasında Azerbaycan milli marşının söz yazarı Ahmet Cavat tarafınca yazılan “Çırpınırdın, Kara Deniz- Bakıp Türkün Bayrağına “şiirine beste yazmak istegini de ortaya koyuyor.Ve halen “Vefalı Türk, geldi yine -Selam Türk’ün Bayrağına” sözleri bizim kalbimizdeki sevginin gerçek ifadesi olarak yaşamaktadır.
31 Mart soykırım günüdür.Azerbaycan’da insanlar Türk ve Müslüman oldukları için öldürüldü. Bu topraklarda, zenginlikler üzerinde Türkler, Müslümanlar yaşamasın diye bu katliamlar yapıldı. Onun için bu gün daha fazlasıyla kenetlenmemiz lazım. Medeniyyet coğrafyamızla birlikte büyümek varken ,neden bu fırsatı birilerine vermekteyiz?
Bu büyük ailemizle -bu büyük Medeniyetimizle birlikte büyüyecek ve hedefe varacagız.Bunu gerçekleştirmek ne kadar büyük Hedef ise ,bu hakikatı idrak etmek bir o kadar derin hidayet ister.
Allah bize İdrak edeceğimiz yol için derin hidayet nasip etsin...