Üzgünüm, “eli silahlı olanlar yargılansın, sivillerin yaptığı ise ahlaki boyutuyla ele alınsın” şeklindeki müthiş buluşunuz tutmadı beyler!
Darbecilerle “etkileşim” içinde bulunan postallı askerler de, postallı bürokratlar da, akademisyenler de ve dahi postallı işadamlarımız, sivil toplum kuruluşlarımız da, postalsever medyamız da hesap verecek!
Bu güzel haberi, geçen akşam “Söz Bitmeden” programıma konuk olan Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonu başkanı Nimet Baş, “28 Şubat döneminde, darbecilerle etkileşim içerisinde olan medya-iş dünyası-sivil toplum kuruluşları ve üniversiteler, akademisyenlerden tespit ettiğimiz 300’e yakın ismi dinlemek üzere kendilerine davetiyelerimizi ulaştıracağız” sözleriyle duyurdu.
Başbakan’ın gelip de “towers” açılışında kurdele kesmesinde de, Adalet Bakanı’nın (gazetelerinde göbekten verdikleri manşetle) “28 Şubat soruşturması KARARINDA OLMALI” sözlerinde de bir anormallik yok.
Kâh, ülkenin başbakanının “towers” açılışına gelmesini “günün en önemli gelişmesi ve fotoğrafı” olarak görüp “bu fotoğrafın” savcılara bir “mesaj” olduğu zehabına kapıldılar, kah Adalet Bakanının “kararında olmalı” sözlerinden “sivillere dokunulmasın” düşüncesini çıkartmaya çalıştılar.
Ülkenin Başbakanı elbette ki bu ülkenin bir işadamının, medya patronunun davetine icabet eder, bundan doğal ne olabilir. Bu icabetten, sürmekte olan davalara ilişkin bir mesaj devşirmek abestir.
Peki ya Adalet Bakanı, “tuttuğunuzu içeriye alın, tutukladıklarınızı konuşturmak içinde işkence yapın” mı diyecekti? Elbette yargıya “kararında yapın, adaletli olun” uyarısını yapacak ve kamuoyuna da “yersiz paniğe kapılmayın” mesajını verecek!
Yok öyle yağma! Hesabı askere ödeterek sıvışmak isteyenler şundan hiç şüphe etmesinler ki, herkes hesabını verecek!
Bu ülkenin insanlarının, birilerinin kapalı kapılar ardında ne işler çevirdiğini bilmeye hakkı var. Mağdurların ise ayrıca hesap sorma hakkı var!..
Bu ülkeyi kaosa sürüklemek için (biliyoruz hepsini) nasıl manşetler atıldığını, sermayenin nasıl el değiştirdiğini, darbeye gerekçe oluşturmak için ülkede ekonomik krizlerin nasıl çıkartıldığını, darbelerden zengin olanları hepsinin isim isim deşifresi olacak ve resmiyet kazanacak soruşturmalar yapıldıkça...
“Kimseyi tehdit etmedik, bunu yapan şerefsizdir” diyordu ya bir medya patronu, tehditle şantajla kabineden kaç “bakan”ı istifa etmek zorunda bıraktırdığını, dönemin başbakanlarına nasıl tehditler savurduğunu yakında öğreneceğiz!
Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonu, 28 Şubat döneminde REFAH-Yol hükümetinden yok yere “istifa eden” milletvekillerini de dinleyecek ve hesaplarını inceleyecekler.
Şimdi yine birileri yine hop oturup hop kalkacak, üstüne üstlük “hem de mübarek bir ayda, bu ne kindir” deyip “affedici” olmanın faziletlerinden dem vuracaktır.
Kendileri de biliyorlar ki, bunun adı “kindarlık, intikam” filan değil. Eğer öyle olsa, zulme, hırsızlığa, işkenceye uğrayan hiç kimse, yargı önünde hakkını aramasın. Bu da kindarlıktır, intikamdır...
***
Bir tarafta darbelerle hesaplaşarak darbecileri yargı önüne çıkartırken, diğer tarafta içeride hâlâ darbe mağdurlarının olduğunu sormam üzerine Nimet Baş “Tek tek isimlerden gitmeyelim. Bunu ilk kez sizin programınızda açıklıyorum, Adalet Bakanlığı’na bir yazı gönderiyoruz. Bir şekilde terörden suçlanan ve cezasını infaz kurumunda çekenlerle ilgili bir çalışma başlattık. Bu davalar kesin hüküm teşkil ettiği için, ceza usul kanununun değişmesi gerekiyor. 12 Eylül’den içeride yatan insanlar var hâlâ. Bu isimlere bir defaya mahsus olmak üzere özel bir yasa çıkartıp yeniden yargılanma yolunu açmak istiyoruz” dedi.
Bir taraftan mağduriyetler giderilecek, diğer tarafta kimseye imtiyaz tanınmadan soruşturmalar devam edecek...
Ne diyorduk, darbeci deyince sadece eline fiili olarak silah alan askeri düşünmeyin, asıl kendilerine “silahsız kuvvetler” denilmesinden son derece hoşnut olan sivil darbecilerin sorgulanması gerekiyor.
Hayırlı ramazanlar...