Çinlilerin, beddua anlamında söylenen ‘ilginç zamanlarda yaşayasın’ diye ünlü bir atasözleri vardır.
Öyle gelişmelere tanık olmaktayız ki Türkiye, birkaç milyar Çinli’nin söz birliği etmesi sonucu ‘bedduaya’ uğramış gibidir!
İlginç zamanlarda yaşamaya mahkum edildik sanki!
Beddua etsen bu kadar olmaz yani!
Halk ilk kez sandığa giderek cumhurbaşkanını seçti.
Bu önemliydi ama bundan daha da önemli olan cumhurbaşkanı seçilen Recep Tayyip Erdoğan’ın, sistemi değiştirecek lider olduğunu bile bile halkın oy vermesiydi!
Halk Erdoğan’ın başlattığı Anadolu ihtilalinin her aşamasına evet dediği gibi, bu son aşamasına da evet dedi!
Hayatını, yaşadığımız coğrafyanın ‘Stratejik Derinlilerini’ anlamaya adamış, bunu yaparken, yaşamakta olduğumuz ‘ilginç zamanların’ bir sonucu olarak Başbakan olacağını aklından bile geçirmeyen bir bilim insanının, Ahmet Davutoğlu’nun bu kadar çok tecrübeli ve değerli siyasetçinin arasından Başbakan olarak seçilecek olmasını konuşuyoruz.
Anlayacağınız Çinlilerin bedduasına’ uğramış gibiyiz.
İlginç zamanlardan geçiyoruz, ama bu ilginç zamanlarda değil, başka, bambaşka zamanlarda yaşayanlar da var aramızda.
Onlara da ‘ilginç zamanlarda yaşadığının farkına varasın!’ diye beddua etsek yanlış olmaz hani!
Ortadoğu’daki zulümden kaçan Ezidi, Kürt, Türkmen, Arap, Müslüman ve Hıristiyan soluğu Türkiye’de alıyor. Türkiye zulme uğrayanların sığındığı, hastanelerinde Karabağ’dan gelen Azeri askerlerin de, katliamdan kaçıp Şengal dağlarına sığınan halkına yardım götürürken yaralanan Ezidi milletvekili Viyan’ın da ve Gazze’de yaralanan kadınların, gençlerin ve çocukların da tedavi gördüğü, bölgedeki yegane ülke haline geldi.
Türkiye’nin ilginç zamanlarının en büyük hadisesi ise otuz yıl devam eden savaşın bitecek olmasıdır.
Öcalan kendisiyle görüşen heyete şu sözlerle ifade etmiş bu ilginç zaman hadisesini:
“Öncelikle mücadelemizin 30. yıldönümü olan 15 Ağustos vesilesiyle tarihi gelişmelerin eşiğinde olduğumuzu ifade etmek istiyorum. Bu 30 yıllık savaş büyük bir demokratik müzakereyle sonuçlanma aşamasındadır. Demokratik müzakere süreci tarihi ve toplumsal olarak derin bir anlama sahiptir. Etkileri ve sonuçları çok büyük olan bir süreçten geçiyoruz. Bu süreç sadece Türkiye’de değil tüm bölgede ağır sorunların çözümüne dönük barış ve özgürlükler temelinde model olacak tarihi imkanlar barındırmaktadır.”
Türk siyasi hayatına yön veren kaç kişi acaba bu hayırlı ve ilginç hadisenin farkındadır?
Askeri vesayete dört elle sarılıp, bu vesayeti bugün artık koruyamadığını hüzün içinde anlayan, ama bu defada kendisini ‘düşünsel vesayeti’ korumaya adayan kaç siyasetçi, kaç akademisyen, kaç yazar-çizer, köşeci, aydın ve etki ajanı kişi, otuz yıl süren bir savaşın müzakere yoluyla sona erdirilmesi aşamasında olduğunu görüyor?
Bu ilginç zamanların ilginç sonuçlarını gören kaç kişi var dersiniz?
Ömrünün 15 yılını Bekaa’da, son on beş yılını da İmralı’da dört duvar arasında geçiren Öcalan ‘ilginç zamanlarda’ yaşadığının farkında ama dışarıdakiler farkında değil pek!
Gelin haftanın bu ilk gününde, hep beraber, ilginç ve hayırlı zamanlarda yaşadığının farkında olmayanlara hep beraber beddua edelim, sevaptır valla:
- İlginç zamanlarda yaşadığının farkına varasın!
- Ve bu savaş biterken eline kalemi alıp “Ortadoğu’da kan gövdeyi götürürken, PKK’yi silahsızlandırmak, savaşı durdurmak olur mu” diye, bundan gayrı tek kelime yazamayasın!
- Geçen yıl olduğu gibi, Türkiye’yi terk edecek olan silahlı gençlerin önünü kesip, “nereye gidiyorsunuz, Erdoğan’a güvenilir mi?” diyecek kendinde takat ve mecal bulamayasın!
Amin!