Dikta yönetimlere karşı Arap halklarının silkiniş hareketi olan, sonradan batı tarafından Arap Baharı diye isimlendirilen; gerçekte ise kendi söylemleriyle devrim anlamındaki 'sevra' iki ülkede başarıya ulaşmıştı.
Dikta yönetimler gitmiş yerine milli iradenin egemen olduğu sisteme geçilmişti.
Bu iki ülkenin birincisi Tunus ikincisi ise Mısır'dı. Bu iki ülkede iç savaşa gerek kalmadan sistem değişmişti.
Diğerlerinde -Libya, Yemen, Suriye- maalesef iç savaş baş göstermiş ve savaşan tarafların hepsi kaybetmişti/kaybetti.
Mısır'da demokratik hayata geçilince yapılan serbest seçimlerde Müslüman Kardeşler'in kurduğu Özgürlük ve Adalet Partisi seçimleri kazandı.
Prof. Muhammed Mürsi cumhurbaşkanı seçildi. Millet Meclisi ve Senato'da da Mürsi'nin partisi çoğunluğu elde etti.
Böylece Mısır artık dikte ettirilen kararlarla değil kendi kararlarıyla yönetilmeye başladı.
Bu durum emperyalist güçleri ve kuyruklarını rahatsız etti.
Çünkü Mısır Ortadoğu'nun en büyük ve en güçlü ülkesiydi. Arap dünyasının da lideri sayılırdı.
Cumhurbaşkanı Mürsi emperyalizme karşıydı ve Siyonizm'in bölgedeki oyunlarının farkındaydı.
Mürsi gibi milli bir lider ve partisinin iktidarı öncelikle İsrail'i korkutuyordu. Bölgedeki emperyalist planları bozabilirdi ve Mısır'da başarılı bir milli irade yönetimi petrol zengini ülkelerdeki sistem için tehdit oluşturabilirdi.
Hele de "Mısır'ın Erdoğan'ı" sloganıyla seçilen Mürsi'nin Türkiye Cumhurbaşkanıyla omuz omuza verdiği düşünülürse, emperyalizmin bölgede artık eskisi gibi at koşturamayacağı aşikârdı!
Emperyalizm boş durmadı. Hem Türkiye hem de Mısır'da seçilmiş yönetimleri indirmek için içerdeki maşalarını harekete geçirdi.
Mısır'da ve Türkiye'de iktidar aleyhtarı gösteriler başladı.
Türkiye'de masum bir çevre eylemini iktidar karşıtı protestoya dönüştürdüler. Gezi Olayları küresel güçlerin desteklediği iktidara karşı başlatılmış eylemlerdi. 2 il hariç bütün Türkiye'ye yayılmış ve açıktan büyük projelerin durdurulmasını ve hükümetin istifasını talep eden eylemlerdi.
Kimileri kendilerince haklı gerekçelerle katıldıklarını iddia etseler de Gezi, AK Parti iktidarına karşı yapılan tüm muhalif çevrelerin katıldığı eylemlerdi. (Başlangıçta eylemlere katılıp emperyalist emelleri sezerek ayrılanları tenzih ediyorum.)
Gezi Başkan Erdoğan'ın dik duruşuyla etkisiz hale getirildi!
Aynı eylemler Mısır'da da Mürsi'ye karşı başlatıldı. Mısır'ın hemen her bölgesinde muhalifler sokaklara döküldü.
O günlerde Arapça yayın yapan televizyonlarda konuyu tartışanlardan biri bendim. Muhalif Araplar 'Milyonlar Mürsi'yi istemiyor' gerekçesinin arkasına sığınıyorlardı. Biz de seçimle işbaşına gelmiş birinin değişiminin sokaktan değil sandıktan geçtiğini söylüyorduk.
Uzatmayalım, 3 Temmuz 2013'te Mısır Genel Kurmay Başkanı yanına Selefileri, Kıptileri, Ezher Şeyhini ve laikleri alarak efendilerinin istediği darbeyi gerçekleştirdi.
Dünyaya demokrasi dersi vermeye çalışan ABD ve batı dünyası bu darbeye karşı sessiz kalmadı tam tersine darbecilere destek verdi!
Arap dünyasında Tunus dışında tepki veren olmadı!( Bugünlerde Tunus'da yaşananlar da oldukça düşündürücü. Durum orada da 3 Temmuz benzeri bir sonuca doğru evriliyor! )
En sert tepkiyi Türkiye verdi. Çünkü Başkan Erdoğan da benzer bir operasyona maruz kalmıştı!
Onun için 3 Temmuz tarihi bir gündür. Mısır milli iradesinin silah zoruyla susturulduğu demokrasinin rafa kaldırıldığı gündür!
O gün Türkiye'de başarısız olanların, bugün Başkan Erdoğan'a ortak cephe alanlara destek verdiklerini görmek gerekir!
Bakmayın Biden'ın Madrid'de yüzümüze güldüğüne, eli mahkûmdu!
Bu sefer seçimle yapacaklar ya!
Altılı masaya ve gizli ortaklarına bakın!
3 Temmuz darbesini yapanlara ne kadar da çok benziyorlar!