"Bizim artık etki alanımız 3 kıta, ilgi alanımız tüm dünya oldu."
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki Yeni Türkiye'nin ulaşmış olduğu seviyeyi gösteren yukarıdaki söz Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar'a ait.
Başkan Erdoğan aleyhine haber yapacak Türk gazeteci arayan İngiliz haber ajansı Reuters yayınladıkları ilanda ne diyordu, hatırlayalım: "Tayyip Erdoğan, yirmi yıllık iktidarında Türkiye'yi modern laik geleneklerden uzaklaştırarak Güney Kafkasya'dan Kuzey Afrika'ya uzanan bölgelerde iddialı bir diplomatik ve askeri varlığa dönüştürdü."
Elbette Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar'ın sözlerinin Reuters üzerinden sağlamasının yapılmasına ihtiyacı yok. Bir önceki yazımda olduğu gibi (https://www.star.com.tr/yazar/onlarin-dilinden-yeni-turkiyenin-gucu-yazi-1758949/) dikkat çekmeye çalıştığım husus, günlük telaşe içinde Türkiye'nin diplomatik ve askeri gücünü görmememiz. Türkiye'yi yönetenler ne yaptıklarının şuurundalar, düşmanlar da Türkiye'yi yönetenlerin ne yaptığının farkında ve telaşındalar. Peki bizler?
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar "Bizim artık etki alanımız 3 kıta, ilgi alanımız tüm dünya oldu." derken, Eski Türkiye'de olduğu gibi Türk'e Türk'ün propagandasını yapmıyor. Bir hakikati dile getiriyor. Bu öyle bir hakikat ki, bir haber ajansı bu hakikatin üzerini örtecek, Türk halkını aleyhte yönlendirecek Türk muhabir ararken bile ilanına yazmak zorunda kalıyor: "Tayyip Erdoğan, yirmi yıllık iktidarında Türkiye'yi modern laik geleneklerden uzaklaştırarak Güney Kafkasya'dan Kuzey Afrika'ya uzanan bölgelerde iddialı bir diplomatik ve askeri varlığa dönüştürdü."
Dünyada olan biteni objektif olarak insanlara aktarması gereken uluslararası bir haber ajansına ne oluyor ki Türkiye'nin dünya çapında diplomatik ve askeri bir güce erişmesinden rahatsız oluyor? Haber ajansı mısın yoksa İngiltere Dışişleri Bakanlığı sözcüsü mü? Normalde yapması gereken, Türkiye'nin son 20 yılda kavuştuğu gücü yorumsuz olarak haber yapıp abonelerine sunması. Bırakın yorumsuz haber yapmasını, bu hakikate karşı savaşacak Türk muhabirler arıyor ve bunu da aşikâr olarak ilan ediyor.
Eski Türkiye'nin çoğu gazetecisi çeşitli ülkeler tarafından maaşa bağlandı. Haber siteleri kuruldu veya mevcut olanlara yüklü miktarda para aktarılıyor. Para aktarımı yurtdışındaki vakıflar aracılığıyla olduğu gibi Türkiye'deki büyükelçilerden direkt para alanlar da var. ABD ve Avrupa'nın Türkiye'deki medyaya yatırımı tabiî ki boşuna değil. Türkiye kendi kontrollerinden çıkmakla kalmadı, asırlardır sömürdükleri toprakları da tasarrufu altına almaya ve oradaki insanları sömürgecilere karşı uyandırmaya başladı. Yeni Türkiye'nin taarruz ruhuna karşı Türk halkında menfi kanaat oluşturmak için Batı da Türkiye'den gazeteci satın alıyor.
Dünya savaş stratejisini değiştiren insansız hava araçları için "Ne var canım, markette de satılıyor" minvalinde Türkiye'nin her alandaki hamlelerini küçümseyen, değersizleştirmeye çalışan Türk gazetecilerinin menfi tavırlarının sebebi belli!..
Cumhurbaşkanı seçimi yaklaşırken medya üzerinden psikolojik savaş daha da yükseltilecek. Haliyle de Türk medyasında bazı gazetecilerin de yevmiyeleri yükselecek!
3 kıtada tesir alanı oluşturan Türkiye'nin yeni hamlelerinin, satılık gazeteciler üzerinden oluşturulacak yalan ve dolan gündemlerle durdurulmasına izin verilmemeli. Onlar yalanlarının ortaya çıkmasına rağmen ısrarla yalanlarına devam ederlerken bizler doğruları yazmıyorsak, konuşmuyorsak ve bunların satılmışlıklarını defaatle yüzlerine vurmuyorsak büyük zaafiyet içerisindeyiz demektir. İçerisinde bulunduğumuz günler, en küçük bir zaafiyete müsamaha gösterilecek günler değil. Hesabı kitabı buna göre yapmalıyız.