Kamuoyunda yapılacak 100-120 milyon yolcu kapasiteli havalimanımız için çeşitli haber ve analizler yapılırken, “dost doğruyu sorgulamak zorundadır” mantığından yola çıkarak ben de aklıma yatmayan bazı detayları sorgulamak istiyorum...
Umarım yanlış düşünüyorumdur ve bu havalimanı söylendiği gibi yapılabilir.
1- Arsanın durumuna göre ortalama 37 metre dolgu yapılmak zorunda, bazı bölgelerde 100 metrenin üstünde çukurlar var.
2- Arsanın durumu-dolgu mesafesi hesaplandığında yapılması gereken dolgu büyüklüğü en az resmi rakamlara göre 1,2-1,4 milyar metreküp, bazı şirketlerin tahmini 2 milyar metreküp.
3- Türkiye’nin son 33 yılda yaptığı dolgu miktarı, barajlar, otoyollar, köprüler, viyadükler, herşey dahil 960 milyon ila 1 milyar metreküp arasında değişiyor... Kıyaslama için bir örnek vereyim; Ankara-İstanbul otoyolunda yapılan dolgu miktarı 147 milyon metreküp.
4- Her kamyonun 14 metreküp dolgu malzemesi aldığını hesaplarsak; en az 100 milyon kamyon, en kötümser tahmine göre 147 milyon kamyonluk dolgu malzemesi lazım. Bunun bir toprak hareketi olduğunu varsayıp, malzemenin hepsinin getirilmediğini varsaysak bile % 50 iyimser oranda gerekli miktar en az 70-80 milyon kamyon.
5- Dolgu yapacağınız malzemeyi 70 km’den getirdiğimizi varsayalım, 70 gidiş-70 geliş ile toplam mesafe her kamyon için 140 km. İstanbul’daki “dönüşüm yapılan eski malzeme” kullanılacak dendiğinde mesafe 70 km’den çok fazla.
6- En az 70-80 milyon kamyonun ortalama 140 km yol yaptığını varsayarsak, ortaya çıkan mesafe 10 milyar km’nin üstünde. 10 milyar km yol yapmak için yakacağınız mazot miktarını siz hesaplayın. Kamyon personeli, amortisman ve masrafları da siz ekleyin.
7- En kötümser tahmin gerçekleşirse 2 milyar metreküp dolgu gerekecek ve bunun anlamı da 147 milyon kamyon. Yani 20 milyar km yol demek.
8- “Trakya’da kanal açılınca çıkan toprak kullanılacak” iddiası da çok gerçekçi değil. Trakya’dan çıkacak toprak killi ve kullanılması imkansız.
9- Dolgu malzemesi alındığı gibi asla kullanılamaz, bunun kırılması, karıştırılması, sıkıştırılması gerekli ki; BU DA AYRI bir maliyet...
Sevgili dostlar, dost acı söyler, söylemek zorunda... Bu rakamlar ile bu iş nasıl olacak merak ediyorum... Ve en çok merak ettiğim de Sayın Başbakan’a konu hakkında doğru rapor verildi mi yoksa “Bürokratik Oligarşi’ye” kurban mı oluyoruz? Sorgulamaya devam edeceğiz...
Sangay İşbirliği ve Avrupa gerçeği
Bizim basında her çıkan “elma-armut karşılaştırması” veya “toplama-çıkarma” girişiminde raftan Edward Lucas’ın “Yeni soğuk savaş-Putin Rusyası ve Batıya tehdit” isimli kitabını indiriyor ve bir kez daha baştan sona okuyorum...
“Rusya-Çin merkezli Şangay İşbirliği asla AB alternatifi olamaz, ancak NATO’ya karşı bir hamle olur” diyenler farklı yapıları karşılaştırma-Psikolojik harekat ısrarlarına devam ederken aslında kendilerini de kendi silahları ile vuruyorlar; Şangay 6’lısına Türkiye’de eklenince GSMH büyüklüğü AB’den daha büyük hale geliyor... Hele hele 2023 beklenen GSMH büyüklüğüne bakarsanız, AB yanda bir yavru kalıyor... Şimdi soralım; konunun NATO ile alakası ne? Şangay bal gibi de bir ekonomik örgütlenme ve geleceği de AB’den çok parlak...
Peki ne diyor Lucas, Türkiye’nin “avantajlarını” mükemmel analiz ettiği” ve AB-RUSYA denklemini analiz ettiği çalışmasında?
1: “...Avrupa ülkelerinin “gaza bağımlı” olma oranı ne? Birkaç resmi rakam vereyim; Finlandiya yüzde 100, Slovakya yüzde 100, Yunanistan yüzde 84, Polonya yüzde 63, Fransa yüzde 23, Almanya yüzde 40, İtalya yüzde 32... AB ülkelerinin “gaz bağımlısı olma” oranı ortalamada yüzde 50 üstünde...”
2: “...Gaz bağımlısı olma durumu, AB’nin tek başına hareket edememesi gibi sorunlar yaratıyor mu? AB ülkeleri birbirlerini geride bırakarak Rusya’nın gaz devi Gazprom ile anlaşma yapma derdindeler... Avrupa, bir taraftan kurumsal olarak Rus şirketini tekelcilik ile suçlarken, İngiliz, Alman, İtalyan ve Hollanda şirketleri, Gazprom ile sürekli AB standartları dışında anlaşmalar imzalıyorlar”...
Sonuç: Bu veriler sonrası AB’nin Rusya merkezli bir YAPI karşısında ne kadar aciz olduğunu varın siz bir daha sorgulayın!
Son söz: Başbakan Erdoğan’ın çıkışı ve özellikle zamanlaması mükemmel... Türkiye tarihi bir fırsatın eşiğinde ve “Avrupa’nın bağımlı olma durumu” arttıkça Türkiye’nin “elindeki kozlar da” orantılı olarak artacak. Buna bir de Azerbaycan ve İran üzerinden gelecek hatları ve ortaya çıkacak yeni DENKLEM’i de ekleyin, tablo çok açık ve net! Şangay veya Mangay, ne derseniz deyin, Avrupa’nın ipi çoktan ŞANGAY MERKEZLİ yapının eline geçmiş durumda ve burada AB’nin daha da esir olup olmayacağını Türkiye’nin vereceği kararlar belirleyecek... İşte Erdoğan’ın da analiz ettiği ve üstünde adım attığı gerçek bu...
Çok önemli soru: Türkiye bundan sonra ne yapmalı? Yapılacak çok açık; Avrupa tarafından değil, olaya “Rusya, Azerbaycan, İran” tarafından bakacağız! Avrupa’nın taleplerini ve “zorunluluklarını” Rusya’nın, Azerbaycan ve İran’ın “bizim vasıtamız” ile verecekleri ile birlikte analiz edeceğiz!