Dün Mustafa Karaalioğlu köşesinde, ‘7.5 ay geçti, medya 28 Şubatçılarla hala ilgilenmiyor’ diye yazmış.
‘Neden kimse 28 Şubat davasından tutuklu olan o şöhretli generallerin, o muktedir sivillerin davasını takip etmiyor’ diye de sormuş.
Cevabını da yazının sonunda vermiş aslında. İlgilendiğiniz takdirde kirli birtakım ortaklıklar, operasyonlar ortaya çıkacak.
O nedenle bu suskunluk ve yok sayma tavrı.’Bir şekilde bugünleri atlatırız, sonra yine bizim dönemimiz gelir nasıl olsa’ beklentisi.
O kadar kolay değil, o kadar ucuz değil.
Ben de bu tablonun öteki yüzünü sizlerle paylaşmak istiyorum.
28 Şubat...
Şöhretli generallerin ve onlarla iş tutmayı ‘onur’ sayan sivillerin, hala yüzsüzce o günleri savunmaya çalışan yayın yönetmenlerinin, genelkurmay brifinglerine koşarak giden gazeteci ve yargı mensuplarının, yargısız infazların, mağdurların, zulümlerin tarihidir.
Aynı zamanda bir kenarda unutulmuşların, yıllar yılı yok yere zulüm görenlerin tarihidir.
İşte Salih Mirzabeyoğlu (Salih İzzet Erdiş) yıllardır bu zulme uğrayanlardan. Daha şimdilerde tek tük ve cılız seslerle uğradığı haksızlığı konuşabiliyoruz.
Bu kadar mı? Hayır, kıyıda köşede bıraktığımız, hatırlamadığımız ya da hatırlarsak başımıza iş alırız diye endişelendiğimiz nice mazlum var.
***
Ben anlatmayayım dilerseniz. Buyrun bir CHP milletvekilinin sözlerine birlikte kulak verelim:
CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, kamuoyunda Malatyalılar Grubu Davası olarak bilinen davanın iki hükümlüsü Zekeriya (Zeki) Şengöz ve Fahri Memur’un hukuksuz biçimde yargılanarak hüküm giydiğine inandığını belirtiyor:
‘Bu insanların haksızlığa uğradığına kalben inanıyorum. Adaletin tecelli etmesi için mutlaka haklarının, hukuklarının iade edilmesi gerekiyor. Çünkü bu insanların terör örgütü üyesi olmadığını herkes biliyor.’
Bu can yakıcı hikayenin ayrıntılarını Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu Başkanı Nimet Baş’tan dinleyelim. 28 Şubat’ın Malatya’da fiili bir darbe olarak yaşandığını belirten Nimet Baş, o dönem İnönü Üniversitesi’nin rolüne de dikkat çekiyor:
‘İnönü Üniversitesi Rektörlüğü’ne getirilen Ömer Şarlak Paşa ile, üniversite yönetimi öncülüğünde önce bütün şehrin terörize edildi. Yüzlerce insana zorla, şiddet uygulayarak, fiziki ve psikolojik işkencelerden insanları geçirerek sivil toplum faaliyetlerini, vakıf hizmetlerini, hemşeri dayanışmasını örgüt kapsamına alacak kadar kolluk kuvveti eliyle ağır işkenceler sonucu olmayan bir örgütü var kılmış, şehirde büyük bir tedhiş ortamı oluşturmuşlardır.’
Nimet Baş’ın devamında anlattıkları ise tam bir dehşet senaryosu:
‘Malatya’da var gibi gösterilen sözde örgüte bir ad bulunamadığı için polis ve mahkeme kayıtlarına dört beş ismin bir arada kaydedildi. Sözde örgüte Malatyalılar, Şafak, Talebe, İslami Hareket, İslami Hareket Malatya Şubesi gibi uydurma adlar resmi kayıtlara birlikte yazıldı.’
***
Devamını herhalde biliyorsunuz. Türkiye’nin dört bir yanında operasyonlar, gözaltılar ve işkenceler. Olup biteni sorgulamadan gazete sayfalarına ve ekranlara taşıyan malum zihniyet. Aileleriyle birlikte mağdur olan binlerce insan.
Zekeriya Şengöz ve Fahri Memur hala cezaevinde. Pek çok insan, o günlerin baskısı ve zulmüyle alt üst olan hayatlarını henüz toparlayabiliyor.
28 Şubat’ta yaşananlara bir şekilde ortak olan ve şimdilerde ‘üç maymun’u oynayan herkes, bakalım bu mazlumların çığlıklarına daha ne kadar suskun kalacak.
Kalamayacak. Çünkü yaptıkları her şeyin ahı, eninde sonunda onları da adaletin önüne getirecek.
Buna olan inancımı bir an olsun yitirmedim, yitirmek de istemiyorum.