28 Şubat darbesini konuşurken, başta merhum Necmettin Erbakan olmak üzere birçok kişinin yaptığı bir hata vardı ve maalesef bu hata hâlâ devam ediyor. Hata şu: "Filancılar şunu yapmasaydı darbe olmazdı", "Falancılar yüzünden darbe oldu" demek.
Bu tavır, tamamen darbecileri aklayacak bir tavır. Ve en mühimi de darbecilere bu ifâdelerle şunu demiş oluyorsunuz: "Aslında biz sizin istediğiniz gibi cici Müslümanlardık ama bazılarımız yaramazlık yapıp sizi kızdırdı!"
Birileri de, "Erbakan iktidara gelmeseydi darbe olmazdı" diyor. Görüldüğü üzere, suçlamanın sonu yok. Bu iş, "Türkiye'de Müslümanlar nefes almasaydı 28 Şubat olmazdı" saçmalığına kadar gider.
Saçmalık dedim ama darbeyi yapanların istediği de tam buydu: ""Türkiye'de Müslümanlar nefes almasın!"
Darbenin altında yatan düşünceyi konuşmaktan uzaklaşıp parça hâdiseler üzerinden darbeyi konuşmak darbecileri cesaretlendirir. 28 Şubat darbesiyle alâkalı özeleştiri yapılacak tek nokta, darbecilere karşı merhum Erbakan ve ekibinin niye direniş göstermediğidir. Müslüman Anadolu halkı vatanın her yerinde meydanlardayken Erbakan insanları evlerine sokup kendisi de koltuğu bırakıp Altınoluk'taki yazlığına gitmişti. Oysaki 28 Şubat'ın elebaşlarından Oramiral Güven Erkaya, meşhur 28 Şubat kararlarının alındığı Milli Güvenlik Kurulu'nun gecesi polislerin kendilerini tutuklamalarını beklediklerini ama gelen giden olmayınca Erbakan'ı kendilerine teslim olduğunu anladıklarını anlatıyor hatıratında. Ve sonrasında ellerinden geleni artlarına koymadılar. Canlı şahitlerinden biri de benim!
28 Şubat darbesinde merhum Necmettin Erbakan'a yönelik birçok eleştiri okudum-duydum ama geçen gün elime geçen bir kitaptaki gibi suçlamayı ilk kez okudum. Kitabın yazarı Suat Kılıç. Biliyorsunuz Kılıç Ak Parti'de Gençlik ve Spor Bakanlığı yapmış bir isim. FETÖ'nün 17/25 Aralık yargı darbesi sürecinde görevden alınmıştı. Şimdi ise, kurucusu merhum Erbakan'ın oğlu Fatih Erbakan'ın olduğu Yeniden Refah Partisi'nde genel başkan yardımcısı.
Suat Kılıç, 2002 yılında yayımladığı Son Ispartalı kitabında merhum Erbakan'ı hem din istismarcısı hem de 28 Şubat darbesinin mimarı olarak suçluyor. Kılıç, Risâle-i Nur talebesi bir grubun dönemin Başbakan'ı Süleyman Demirel'e gidip bakanlık istemeleri üzerine "Ben varım ya" demesine gönderme yapıp mezkûr kitabında şunları yazmış: "Din istismarının rantını gören başkaları da türedi kısa zamanda. 28 Şubatlar yaşandı Türkiye'de. Buna bağlı olarak ne laikliğin yerine oturtulması mümkün olabildi. Ne de devlet, bu gibi istismar ve istismarcılar nedeniyle dindar yurttaşlarına kuşku duymayacak kadar güven duyabildi. Rahatlıkla denilebilir ki, Türkiye'yi baştan aşağı kuşatan din-devlet, laik-İslamcı kutuplaşmalarının ardında ve Türkiye'yi 28 Şubat'a taşıyan yozlaşmanın altında 1965-1980 aralığında yapılan din istismarı vardır. Dolayısıyla, 28 Şubat'ın mimarı Erbakan ise mühendisi Demirel'dir."
Geçmişi bilmeyen biri Kılıç'ın şu satırlarını okusa, 28 Şubat cuntasına zorla darbe yaptırılıp zahmete sokuldular diye düşünür. Değme 28 Şubatçı darbeyi bu kadar güzel savunamazdı! Cuntacılar ne kadar takdir etse az. Nitekim, 28 Şubat'ın medya ayağında yer alan ve bugünlerde Başkan Erdoğan'a ettiği hakaretle gündeme gelen CHP'li Tuncay Özkan, kitabın arka kapağında kitabın okunmasını salık veriyor: "Suat Kılıç'ın kitabını okuduğumda, yakın tarihimizin o ünlü adının Türkiye için ne kadar önemli olduğunu bir kez daha hatırladım. Demek ki, tarihi iyi bilmek gerekiyor. Bitti derken yenileri başlayabiliyor. Sonradan "eyvah" dememek için "Son Ispartalı"yı okumaktan yarar var."
Başkalarını bilmem ama, sonradan "eyvah" dememek için Fatih Erbakan'ın "Son Ispartalı"yı okumasında yarar var. Kitapta, yerim kalmadığı için buraya aktaramadığım merhum Erbakan hakkındaki başka ithamları da okuduktan sonra yardımcısıyla uzun bir görüşme yapmasında da kendisi ve partisi açısından çok büyük yararlar olacaktır!