11 Haziran 1997: Genelkurmay, gazete yönetici ve yazarlarını çağırarak ‘İrticai Faaliyetler’ konulu brifing veriyor. Brifingde irticai faaliyetler sıralanıyor, sorumlu görülen siyasi parti, siyasetçi, işadamı, şirket, cemaat, dernek, vakıf ve kişiler işaret ediliyor, alınması gereken tedbirler sayılıyor; bunların 28 Şubat MGK’sında hükümete ‘bildirildiği’ ve gereğinin yapılıp yapılmadığının izlenmesi için de Genelkurmay’da bir ‘takip merkezi’ kurulduğu anlatılıyor. Bu harekat tarzına ‘Batı Harekat Konsepti’ adının verildiği, harekatın da bunun için özel kurulan ‘Batı Çalışma Grubu’nun yönettiği vurgulanıyor.
Bunları, o gün orada olanlar hala hatırlıyorlar.
Ertesi günden başlayarak, dönemin hükümetinin yıkılmasına, koalisyonun büyük ortağı RP’nin ve devamındaki FP’nin kapatılmasına kadar geçen süreçte yazdıkları da gazete arşivlerinde duruyor. (1995’ten itibaren hemen bütün gazetelerin arşivlerine internet ortamında erişilebiliyor.) Sadece devam eden üç günün manşetlerini ve bazı başlıkları hatırlamak yeterli:
- ‘Askerden RP’ye sert uyarı: Gerekirse silah bile kullanırız’
- ‘Batı Harekat Grubu kuruldu, Türkiye sizinle gurur duyuyor’
-‘Ordu irticayı izlemek için komite kurdu’
- ‘Hâlâ ne bekliyorsunuz’
- Muhtıra gibi brifing, İrticaya karşı özel teşkilat BÇG’
- Ordudan son uyarı, Batı Çalışma Grubu Kuruldu’
- ‘Meclis’i darbe korkusu sardı’
- ‘Durumdan Vazife Çıkarmak’
- ‘Batı Çalışma Grubu ve meleklerin cinsiyeti’
Bu başlıkların altında Batı Çalışma Grubu’nun nasıl yapılandığını ve nasıl çalıştığını da öğreniyoruz: 28 Şubat’tan sonra oluşturuldu. Grubun merkez ve taşra örgütleri var. Ülkenin dört bir yanındaki askeri birliklerde bağlantı subay ve astsubayları var. Buralardan her gün oluk gibi bilgi Genelkurmay’a akıyor. Alt düzeyde çok sayıda rütbeli subay her gün toplantı yapıyor, radyo, TV ve gazetelerin izlenmesi sonucu derlenen bilgilerle taşradan gelenleri bir araya getiriyor, bir üst gruba rapor sunuyor. Üst grupta ise yarbaylar, albaylar ve generaller var. Üst grup da her gün toplantı yapıyor, strateji ve alınacak önlemleri belirliyor. Onayı ya Genelkurmay Başkanı ya İkinci Başkan veriyor.
Burada, mahkemeye gönderilen 28 Şubat 1997 tarihli MGK toplantısı tutanaklarını hatırlayalım: Askerlerin ‘irtica haberleri’ni masaya koymuş, önceden hazırladıkları ‘yapılacaklar’ listesini de Başbakan merhum Necmettin Erbakan’a dayatarak ‘10 dakikada imzala’ baskısı yapmıştı. Erbakan ise “Bu konular aceleye gelmez” diyerek imzalamayı reddetmiş, ‘liste’ daha sonra imzalanmak üzere toplantı bitmişti.
Ünlü ‘brifingler’in 5 hafta sonra başlaması da bize o toplantıdan sonra neler olduğunu anlatıyor: Hükümet generallerin ‘yapılacaklar listesi’ni geciktirerek siyasete zaman kazandırmaya çalışırken, Genelkurmay’da BÇG kuruluyor, ülkenin dört bir yanında patır patır ortaya çıkan ‘irticai faaliyetler’ derlenip toparlanıyor ve bildiriler, sunumlar hazırlanıyordu...
Susurluk Kazası ile açığa çıkan devlet içindeki çete yapılanmasına yönelik ‘Sürekli aydınlık için bir dakika karanlık’ tepkisi de medya marifetiyle ‘hükümet ve irtica karşıtı’ bir eyleme dönüştürmüştü.
Böylesi bir ortamda ‘manşet şehveti’ ile atılan başlıklar, yapılan yorumlar, manipüle edilen haberlerin sahiplerinin kimi aradan geçen 18 yılda ‘kendi çaplarında’ da olsa günah çıkardı; kimi göğe bakıp ıslık çalarak hiçbir şey olmamış gibi yoluna devam ediyor.
Bunları neden hatırladım;
Dün, generaller, medya ve iş dünyasının el birliğiyle giriştiği 28 Şubat ‘postmodern darbesi’nin yargılandığı mahkemeden gelen haberlerden...
Sanıklardan dönemin 1. Ordu Komutanı sanık Çetin Doğan, o günlerde söylediklerini yazan gazetecileriçin bakın ne diyor: “Dönem içerisinde çok goygoycular çıkmıştır. Söylemediğimiz şeyleri gazetelere nakledenler olmuştur.”
Darbecilerin havası söndükçe daha çok ağırlık atacaklar gibi görünüyor.