Şu sıralarda bu olay yeniden gündeme geldi. Bazı kişiler yargılanıyor. Ben olayın siyasi yanının ne olduğunu, o günlerde nasıl analiz ettiğimi anlatmak istiyorum. Refah Partisi ile Doğru Yol bir koalisyon kurma kararı aldıklarında bir televizyon programında Refah Partisi ile Anavatanın hükümet kurmada anlaştıkları ama bir güç tarafından bu birlikteliğin engellendiği söyleniyordu. Anavatan yerine Doğru Yol koalisyonun ortağı oluyordu. Söz sırası bana gelince bu koalisyonun altı aydan fazla dayanamayacağını söyledim. Telefonla programa katılan bir RP bakanı “Biz dünyadaki büyük güçlerin engellerine rağmen cumhuriyeti kurduk. Bu sefer de bizi kimse engelleyemeyecek” dedi. Ben RP ile Anap hükümet kursa idi bunun sağlam bir yapı oluşturacağını ama Doğruyol’un koalisyona RP’ni kontrol etmek ve gerektiğinde sorun çıkararak RP’den ayrılmak istediklerini söyledim. Yani Doğru Yol bir ortak değil bir nezaretçi idi.
RP ile Anavatan’ın Dış politikada, Almanya merkez olmak üzere Avrupa’dan yana oldukları, oysa Doğru yol ABD ile ittifaktan yana olduğu için yeni koalisyonda kararlı davranamayacaktı. Şüphesiz kamuoyunda bu konular tartışılmadı. İdeoloji ve değerler siyaset sayıldı ve RP laikliğe aykırı sayıldı. Ne dış politikası, ne ekonomi politikasının ne olacağı ne de diğer politikaları tartışılmadı bile.
O dönemde ben Aktüel dergisinde yazardım. Bir gün derginin yöneticisi benimle görüşmek istedi ve “ Senin yazarlığından memnunuz, okuyucu kitleniz büyük. Ama askerler senin yazmanı istemiyor biz de onlara karşı koymayız dedi ve dergiden ayrıldım. Dergi benim haksızlığa uğradığımı düşünüyordu ayrıldıktan sonra bir süre telif hakkını ödediler. Günün birinde olayın yönetisi olduğu söylenen generalle buluştum ve beni neden yasakladıklarını sordum. Bana “bana senin hakkında hiçbir kötü rapor gelmedi. Zaten bizim listede senin adın yoktu. Onu medya ekledi” dedi. Yazılarımda herhangi bir tarafın yanında değildim. Sadece siyasi analiz yapıyordum. Bunun kimin tarafından yapıldığını tahmin ettim. Ben gelişmeleri uluslararası siyasi mücadelenin bir parçası sayıyordum ama medya olayı ideolojik açıdan görüyor ve RP’nin laik olmadığını iddia ediyordu. O güne kadar ve sonrasında hep ideolojik farklılığın sebep olduğu problemi yaşadık. Mesela 28 Şubat sürecinde aynı tartışmalar yaşanırken ben bunun uluslarası mücadelenin bir uzantısı sayıyordum Kavga bölgeye hakim olmak ve enerji yataklarını ve ulaşımı kontrol etmek için yapılıyordu. Kürt sorununu da bu açıdan gördüm ve onlarla çatışmanın anlamsız olduğunu düşündüm. Bu aile içi bir kavgaydı ve düzeltilmesi kolaydı. Ancak Avrupa bölünmemizi isterken ülkemizdeki milliyetçi kanat onların etkisizleştirilmesinden yanaydı ve rekabet giderek ayrılığın alt yapısına dönüştü.
Avrupa yakın dostumuz sayıldı. Bundan sonra da siyasi rekabet ideoloji örtüsü altına saklandı ve tartışmalar bu konuyla sınırlandı. Benim analiz yapmaktaki maksadım ideolojiyi göz ardı etmek, altına saklanan siyasi hedefleri anlamaktı. Mücadelemizin askeri alanda olmayacağını ve siyasi olacağını düşünüyordum ve en etkili aracın ekonomi olduğu kanısındaydım. Askerler olayları sırf ideolojik gözle analiz ettikleri için asıl kavgada konunun ne olduğunun farkında olmuyor ve taraflardan birinin yanında olmamıza sebep oluyordu.