28 Şubat darbesinin 27. yıldönümü.
Mahkeme kayıtlarından TBMM raporuna kadar darbe olduğu tescillenen 28 Şubat darbesiyle hesaplaşma ne yazık ki akim kaldı.
28 Şubat cuntasının tüm unsurlarıyla hesaplaşılmadığı gibi bazılarının hâlâ sesi çok çıkmakta. Hadsize haddini bildirmezsen hadsizliğini arttırır.
28 Şubat davasında, cuntanın sadece askeri kanadı yargılanıp hapse atılmasıyla adalet yerini bulmadı. Ne yani darbeyi sadece bu subaylar mı yaptı? Subayları darbe yapması için kışkırtan manşetler atanlar, halkı darbeye hazırlamak için yalan haberler yapanların biri bile yargılanmadı. Yargılanmak şöyle dursun bazı bakanların sofralarında hâlâ yer bulabiliyorlar.
İş dünyasından akademi dünyasına o dönem cuntanın içinde yer alanların yaptıkları yanlarına kâr kaldı.
Bunda, 28 Şubat cuntasıyla hesaplaşmayı başörtülü kızların üniversiteye girmesine indirgeyenlerin payları da var. Başörtülü kızlar üniversiteye girdi 28 Şubat'la hesaplaşıldığı kuruntusu maalesef Türkiye'deki darbeci iklimin her an yeşermesine zemin hazırladı.
28 Şubat cuntasının Müslüman Anadolu halkını fişlemek için kurduğu Batı Çalışma Grubu (BÇG) adlı illegal yapılanmanın fişlemelerinin devlet nezdinde hâlâ câri olması da ayrı bir garabet. Bu garabeti dile getirdiğimiz bürokrasi çevrelerinin suratımıza anlamsız bir şekilde bakıp sessiz kalmaları da garabet ötesi!
BÇG'nin hazırladığı dosyaları manşetlerden verenler başköşelerde ağırlanırken, mezkûr manşetlerde hedef gösterilenler işkenceli sorgular sonrası yıllarca hapis yattıkları yetmemiş gibi senelerce süren yargılamalarla hâlen adliyedeler. Bu kadarla da kalsa gene iyi, çoluk çocukları da 27 sene geçse de BÇG'nin mağduru; devlete iş başvurusu yaptıklarında BÇG'nin hazırladığı babaları hakkındaki fişlemeler sebebiyle ret ediliyorlar. Bu mudur 28 Şubat'la hesaplaşma!
Devletin hafızası 28 Şubat cuntasının çöplerinden temizlenmedikçe gerçek bir hesaplaşmadan bahsedemeyiz. Hesaplaşma olmayınca da "Acaba yeni bir darbe olur mu" korkusuyla yaşar durursunuz. Korkuyla yaşamak da bir tercih meselesi!..