103 sanıklı 28 Şubat davası, Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmeye devam etti. 21 yıllık davada gençler yaşlandı, aramızdan ayrılanlar oldu, gurbete gidip de dönmeyenler, dönüp de bulamayanlar... Dünyanın günleri üzerimizden bir deniz gibi geçti...
İlk kez avukatlık cübbesi giyecektim geçtiğimiz gün. Sağolsunlar 28 Şubat Davasına omuz vermiş üstadlarımızla birlikte oturduk mahkeme salonunda. 28 Şubat'ta esip gürleyen zalim komutanlarla karşı karşıyaydık duruşmada... Yüz yüzeydik. Normalde gözümü dikip de bakmam kimseye. Ama 28 Şubat'ın ve Batı Çalışma Grubu'nun mimarı Çetin Doğan'a dikkatlice baktım bütün gün... Onun simasında bütün hayatı savrulan arkadaşlarımın parmak izlerini gördüm. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nde derse girmek istediği için çenesi ve kaburga kemikleri kırılan kızları, dayaktan bebeğini düşüren genç kadınları, başında tülbent var diye diyalize sokulmadığı için hastane kapısında can veren Medine Teyze'yi, ülkesinde tahsiline devam edemediği için gurbete giden, oradan da tabutuyla dönen Güzeyya Bingöl'ü, işsiz kalınca ev temizliğinden terziliğe, çocuk bakıcılığından servis şoförlüğüne, helal rızık derdine düşmüş tüm arkadaşlarımı da... Çetin Doğan ve Çevik Bir'in ihtiyarlamış simalarında birer ibretli iz olarak gördüm...
Ne kötü şey dünyada 'ah' almış olmak. Ama daha da kötüsü var, 'ah'ın azabını bile duyamamak. Duruşmada evet en çok hayret ettiğim şey, bu adamların umarsızlığıydı. Kendine güven diyemeyeceğim sergiledikleri şarlatanlıklara... İnsanların, nesillerin hayatını kararttıklarını hiç hissetmedikleri gayet aşikardı. Ne feci! İnsan olmaya has vicdan azabı bile alınmıştı bu adamların elinden. O kadar yoksun ve yoksuldular ki, acınacak haldeydiler... Tüm o ezici güçlerine, emirperestliklerine, heykelleşmiş gururlarına karşın. Evet heykeldiler sanki... Ruhları kaçmış içlerinden, terkedilmişler bedenlerine. Ruhları utanıyor onlardan, işledikleri suçlardan.
Davanın bel kemiğini 'Batı Çalışma Grubu' ve irtikap eylediği suçlar oluşturuyor. Darbe sanıkları arasında üç farklı tavır gördüm. Bir kısmı "Batı Çalışma Grubu diye bir grup yoktur" diyor. Diğer bir kısmı "Evet böyle bir grup var ama ben dahil olmadım" diyor. Bir diğer kısım ise "Evet Batı Çalışma Grubu vardı ve bunu kurmak bizim görevimizdi, irtica laiklik ve devletin bekasına muhalif bir tehdittir ve halen bu tehdit kuvvetle hüküm sürmektedir" diyorlardı... Bu üç grubun varlığı bile tek başına Batı Çalışma Grubu'nun olduğunu ispata yeter. Halkı '1.Tehlike' ilan eden bir bakıştı bu, halka 'Topyekun Savaş' açan bir bakış... Yargılanan buydu aslında. Halkı hor görmekten, halkı dövmekten, halkı itip kakmaktan, vatani görev olarak bahseden muvazenesini yitirmiş yüksek egolardı yargılananlar...
Nitekim sanık kürsüsünde konuştuktan sonra yerine geçerken başörtülü avukatları fark ederek gözleri dönen Çetin Doğan, tam önümüzde, "Sahtekar dolu burası" dedi... Vicdan ve haya duygusu kalmamış bir kimse.
Aslında yargılanan 28 Şubat davası değildi. Sanıkları savunan darbesever avukatların defaatle tekrarladığı gibi bu bir siyasi yargılamaydı. 28 Şubatı, bir darbe gibi değil gerici unsurlara karşı yöneltilmiş bir karşı devrim olarak görüyorlardı. '1.Tehlike' olarak gördükleri halkı, esir aldıkları düşmanlar, ülkemizi de bir esir kampı zannediyorlardı.
Ben ve avukat arkadaşlarım, duruşma boyunca şahit olduk ki yaptıklarından zerre kadar pişman değiller ve bugün ellerinde olsa yine aynı zulmü tekrarlarlar... Zaten sanıklar da hemen her konuşmalarında yineliyorlar, bunu vatanı koruyup kollamak maksadıyla gerçekleştirdiklerini...
Adalet, o kadar temel bir değer ki insan için, varoluşun ve insan onurunun orijini. Adalet, yargıdan ibaret değil. Bir toplumda adaleti tesis edebilmek için ahlak gerek, adalet ahlakı... Adalet cezaların tatmin edileceği bir muhakeme usulünden ibaret değildir. Toplumsal bir kültür olarak cemiyetin her zerresinde yaşayan bir ruh olursa adalet... İnsan olma onurunu hepimiz gönül rahatlığıyla paylaşırız. Adalet şereftir..
Gece boyunca yol alarak vardık Ankara'ya. Hocamız Fatıma Kutluoğlu'na (AKV), Hayriye Celaloğlu'na (AKV üyesi, 75 yaşında ve bastonuyla gelmişti duruşmaya), Şeyma Üstün (UDEF), Av. Gülden Sönmez (İHAK), Av. Şeyma Döğücü (AK Parti İstanbul Kadın Kolları Başkanı), Av. Gönül Çelik arkadaşlarımıza canı gönülden teşekkür ediyorum...