"Osmanlı Çınarı"nı asırlarca yıkamayan yedi düvel, İttihat ve Terakki vesayetçilerini kullanarak birkaç yılda içten çürütmüştü.
İşte o vesayetçiler, isim değiştirerek Anadolu'ya geçmiş ve "vesayet" taşını "Yeni Türkiye"nin temeline yerleştirmişti.
Yani Batı, Türk milleti üzerindeki bütün emperyalist emellerine, vesayetin Truva Atı olan CHP sayesinde ulaşmıştı. Anayasa'ya "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Millet bu egemenliği TBMM eliyle kullanır" diye yazmışlardı ama yukarıdan "atanan" ve temsil ettiği vilayetin yolunu bile bilmeyen "çakma vekiller"den oluşan "vesayet Meclisi"nin aldığı "sipariş" kararlarla, milletin bütün değerlerini budamışlardı!
Ancak, genlerini değiştirip adeta yeniden inşa ettikleri milletin, 14 Mayıs 1950 günü ortaya koyduğu irade, vesayetçileri şok etmişti!
30 yıldır ekilen "dönüştürme" tohumları nereye gitmişti?
Zira onlara göre, artık din-iman, Kur'an-ezan, bayrak-vatan; hiçbir şeyi hatırlamayan bir nesil ortaya çıkacaktı!
Üstelik o akşam hezimeti gören İnönü, "Millet hatasını görecek, bize dönecek" demişti ama DP, sonraki seçimlerde daha güçlü gelmişti. Artık, "çakma" vekillerle vesayet düzenini yürütme imkânı kalmamıştı!
Bu milletin, CHP'yi asla iktidara getirmeyeceği anlayan emperyalist patronlar, vesayetçilerin kulağına yeni bir "strateji" fısıldamıştı:
"Halk, CHP'yi iktidara getirmiyorsa, siz de; devlet kurumlarına "gizli CHP iktidarı" yerleştirin!
Nitekim 1924 Anayasası'ndaki "Millet bu egemenliğini TBMM eliyle kullanır" ifadesini, 27 Mayıs 1960'taki darbeyle yazılan "vesayet anayasası"nda, "Millet bu egemenliğini 'yetkili kurumlar' eliyle kullanır" şeklinde değiştirerek, CHP zihniyetini; devlete hâkim kılmışlardı!
O "bazı kurumlar", ihtiyaç durumuna göre bazen TSK, bazen Danıştay, bazen Anayasa Mahkemesi hatta bazen de Parlamento olarak karşımıza çıkmıştı.
27 Nisan 2007 tarihinde ise, içine CHP iktidarı kaçmış olan bu "kurum"ların tamamı "ortak" bir "vesayet operasyonu" yürütmüştü!
Hedefleri, parlamentonun 550 üyesinden 365'ine sahip olan AK Parti'nin; Cumhurbaşkanını seçmesini engellemekti!
Önce, siyasetteki vesayet adına Baykal sahneye çıkmış ve Erdoğan'ı "Sakın... Aklından bile geçirme" diye uyarmıştı! Yetmemiş, geçenlerde öldüğünü bile fark etmedikleri sıradan bir maşanın uzattığı "367 pası"nı kullanarak topu; "Yüksek" vesayet kurumu olan Anayasa Mahkemesi'ne aktarmışlardı!
O gece geç saatlerde ise, en güçlü vesayet kurumu olan TSK devreye girmiş ve iktidara; internetten "Akıllı ol" mesajı göndermişti!
Evet dostlar, gerçekten "akıllı" olmalıyız...
Demokrasinin, insanları; rehavete sürüklemek gibi bir zaafı vardır. Uzun süren rahatlık, çekilen sıkıntıları unutturur. Zalimlerin en büyük gücü "zaman"dır!
27 Nisan 2007'deki kalkışma, 27 Mayıs 1960'ta; CHP'nin dolduruşa getirdiği; düşük rütbeli birkaç cuntacının kıytırık iradesinden kat kat güçlü bir "darbe iradesi"dir. Halkın gerçek temsilcilerinin, ezberleri bozarak, "Kendinize gelin, memurluğunuzu bilin" demesi sayesinde âkim kalmıştır. Bu yüzden de tehlikenin büyüklüğü tam olarak anlaşılamamıştır.
Milletin iradesine ipotek koyarak tepe tepe kullanma sevdası, CHP'nin genlerinden gelen bir hastalıktır. Diğer vesayet kurumlarının son yıllardaki sessizliği ise; sadece konjonktür gereğidir.
Bu yüzden 14 Mayıs'taki seçimi, tam bir "vesayet referandumu"na dönüştürmüşlerdir. Müslümanların bekası, yine uçurumun kenarındadır!
28 Şubat zulümleri tarih olarak uzaklaştıkça tehdit olarak yaklaşmaktadır!
"O günler geride kaldı" diyen "CHP yamağı dindar"lara acıyorum.
Zira yarım kalan "27 Nisan"ı unutanlar, "27 Mayıs"ta kurulan darağaçlarını görünce gafletten uyanır!
Unutmayın... 14 Mayıs 1950, 27 yıllık CHP diktatörlüğünün sonudur. 14 Mayıs 2023 ise; bütün darbeleri doğuran CHP vesayetini, tamamen kazımanın günüdür...