Belki de birçok Avrupa ülkesinde vatandaş, siyaseti yakından takip etmez, kendi geleceğiyle seçim sonuçları arasında doğrudan bir bağ kurmaz.
Türkiye’de ise seçim sonuçları sadece her vatandaşın tek tek geleceğini değil, ülkenin de bir bütün olarak geleceğini etkileyebilecek, hatta değiştirebilecek durumda.
Demokrasilerde elbette partiler kazanırlar kaybederler, kimi gelir kimi gider. Türkiye’de de öyle olmuştur. AK Parti seçimle gelmiştir ve seçimlerden meşruiyetini alarak ülkeyi yönetmiştir.
Ama gelinen noktada Türkiye’de ilave bir durumun olduğu da unutulmamalı. Mesele sadece belli politikaları olan partilerin seçim kazanıp kazanmaması değil. Politika değişikliği normaldir ama seçim sonuçlarıyla daha fazla bir değişim murat ediliyorsa orada farklı bir durum vardır.
Adaylar yarışıyor ama arka tarafta bir kısım örgütlerin mücadeleleri var.
Partiler yarışıyor ama arka tarafta ülkenin kaderi üzerine oynanan oyunlar var.
İttifaklar yarışıyor ama arka tarafta bir kısım ülkelerin hesapları var.
Geçen günkü yazımda da belirttiğim gibi AK Parti’nin biraz sendelemesinden sevinç krizleri geçirecek olanlar o kadar çok ki: Kandil, Pensilvanya, eli kanlı PKK, hain FETÖ, NATO gladyosu, Soros ve avanesi, katil Esed, zalim İsrail hükümeti, cami yasaklayan Avusturya hükümeti ve daha nicesi...
25 Haziran sabahı nasıl bir Türkiye’ye uyanmak istiyoruz?
Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı demek, büyük Türkiye idealine, güven ve istikrara, milli sanayi hamlesine, ekonomik şahlanışa, dev projelere, muhteşem vizyona devam demek...
Ama en önemlisi de FETÖ ve PKK gibi terör örgütleriyle etkin mücadele demek...
Dünya mazlumlarının sesi olmaya, bölgesel liderliğe devam demek...
Başka bir senaryonun Türkiye düşmanları açısından iştah kabartacağına şüphe yok.
FETÖ’nün yeniden dal budak salıp her kesime musallat olmasını kim engelleyebilir?
Hain kalkışmalar karşısında halkı tankların önüne kim çıkarabilir?
Küresel güçlerin bölgesel senaryolarında piyonluk yapan PKK’nın oyunlarını kim ekarte edebilir?
FETÖ’cülerin ve PKK’nın ellerini ovuşturduğu bir sabaha uyanmak, karanlık bir tünele girmekten farksız olur.
Milletin değerlerine savaş açan darbeci, cuntacı, vesayetçi odakların yeniden sahne alacağı bir Türkiye’ye uyanmak geçmiş acıları nüksettirmekten başka bir anlam taşımaz.
Erdoğan karşıtlarının sözde halkçı adaylarının yaptıkları muhafazakârlara açılım göstermek değil FETÖ’ye açılım yapmaktır.
Kimi eleştirileri sebebiyle kimse bir bilinmeze, bir karanlık tünele, bir kaos ortamına kapı açmamalı.
Türkiye büyük badireler atlattı, büyük zorlukları geride bıraktı, büyük meydan okumaları bertaraf etti. Bunu elbette Erdoğan’ın liderliği ve halkla kurduğu gönül bağı sayesinde başardı. Yeni badirelere, yeni risk ve tehditlere Türkiye’yi maruz bırakmamak ancak Erdoğan’ın liderliğini en güçlü şekilde desteklemekle mümkün olabilir.
Bu seçimler üzerine o kadar çok oyun oynanıyor ki… Mesele hangi adayın seçilip seçilmeyeceğini aşıyor.
Türkiye’nin geleceğine yönelik büyük bir kavga var. AK Parti ve Cumhur ittifakı karşıtlarının Türkiye’nin karşılaşabileceği tehditleri giderebilecek bir potansiyellerinin olmadığı ise çok açık.
24 Haziran’da, 25 Haziran sabahını ve ülkemizin geleceğini düşünerek oy kullanalım inşallah.
Her bir oy çok kıymetli, seçim yüzde 50 artı bir oyla kazanılacak. O bir oy sizin oyunuz olabilir. Aman sandığa gidelim, irademizi ortaya koyalım.