Dubai tatilcisi ağabeyinden sonra ‘cesur yürek’ savcımız da operasyon talimatını yerine getirmeyen emniyet görevlileri hakkında suç duyurusunda bulunmuş.
Hani, şu iki hafta önce, İstanbul Adliyesi’nin önünde ‘yetiş HSYK yetiş’ çağrılı bildiri okuyan, olmadı elden korsan bildiri dağıtarak tarihe geçen meşhur savcımız Muammer Akkaş’tan bahsediyorum elbette.
Ne diyordu ‘cesur yürek’ savcımız?
- Soruşturma dosyam alındı
- Bu zorlu süreçte en başta meslek büyüklerimiz olmak üzere bütün hukuk camiasından yargı bağımsızlığına sahip çıkılmasını istiyorum.
Diyerek meslek ağabeylerini göreve çağırıyordu.
Aynı ‘cesur yürek’ savcımız şimdi de, 25 Aralık günü, medya ağabeylerinin internet sitesinden duyurulan 41 kişilik gözaltı talimatını dinlemeyen ‘arama, el koyma ve gözaltı kararlarını uygulamayan’ İstanbul Valisi, İl Emniyet Müdürü ve adli kolluğun tüm sıralı amirleri hakkında suç duyurusunda bulunmuş!
Tüm hukuk kurallarını al aşağı etmeyi, valiyi, emniyet müdürünü ve adli kolluktaki tüm sıralı amirleri iş yapamaz hale getirmeyi, yürütmeyi vesayet altına almayı kendine verilmiş bir hak olarak görerek hem de.
Öyle ya...
Hiç hakları olmasa böyle bir şeye teşebbüs edip ‘AKP Hükümetini’ yani yürütme erkini vesayet altına almaya çalışırlar mı. Bir kere yaptıktan sonra artık bunu hak olarak görmekten daha doğal ne olabilir ki, cesur savcımız ve ağabeyleri tarafından.
Yürütme kimmiş ki? Her şey bizden sorulur mantığıyla hem de.
***
Ne oldu 25 Aralık günü?
Soruşturmalardan ve soruşturmaların ne şekilde yürütüleceği hususunda birebir yetkili olan TMK Başsavcısı Turan Çolakkadı, Muammer Akkaş’ın da bulunduğu ortamda sorumluluğu altındaki tüm savcılara “soruşturmasını yürüttüğünüz dosyalarla ilgili bizleri bilgilendirmeden işlem yapmayın” talimatı veriyor...
24 Aralık’ta ise yani 25 Aralık operasyonundan bir gün önce, TMK Başkan Vekili Oktay Erdoğan, İstanbul Emniyeti’nde göreve başlayan yeni şube müdürlerine hem ‘hayırlı olsun’ hem de ‘kendilerinden habersiz olarak TMK’dan gelen hiçbir operasyonun yapılmayacağı’ yönünde yazılı bir talimat gönderiyor...
Ve süreç başlıyor...
Bu kez sahneye “Büyük Yolsuzluk Operasyonu’nun ikinci dalgasının savcısı olarak, elinde kah 71 kah 41 kişi için gözaltı emri ve talimatı olan Muammer Akkaş çıkıyor...
Ve Muammer Akkaş imzalı bir yakalama-arama talimatı geliyor İstanbul Emniyet Müdürlüğünde görevli yeni şube müdürlerine...
Ancak, operasyon emri veren talimat yazısında tam bir sarı çizmeli Mehmet durumu söz konusu;
Ne isimlere yönelik bir kimlik bilgisi... Ne de takip, gözaltı yapabilmeleri için gerekli olan herhangi bir başka belge...
Normal işleyen yargısal bir süreçte, bir dosyanın savcılıkta bir dosyanın emniyette olması gerekirken, Savcı Akkaş’ın dosyayı sadece amirlerinden değil emniyetten sakladığı ortaya çıkıyor.
Ve daha da tuhaf olanı ise adli kolluktaki görevliler de tıpkı bizler gibi ‘soruşturma dosyasının’ ayrıntılarını da ‘gözaltına alacakları’ şüpheli kişilerin nelerle suçlandıklarını da ‘bağzı medya’ sitelerinden öğreniyorlar, iyi mi?
Emniyet, kendilerine gelen talimatı TMK Başkanına bildiriyor...
TMK Başkanlığı’ndan önce “Siz normal çalışmalarınızı yürütün ama bizden talimat bekleyin, biz de bir araştıralım bakalım dosyaya” talimatı geliyor.
TMK’nın adli kolluktan istediği “normal çalışmalarınızı yürütün” dediği husus, şüphelilerle ilgili dosyalarınızı tamamlayın, buna göre gözaltına alacak kaç memur görevlendireceksiniz vs..
Emniyet içerisinde bir telaş başlıyor... Ve adı geçen 41 kişiye ilişkin olarak çalışmalara başlıyorlar...
Bir araştırıyorlar ki bizim bildiri dağıtma uzmanı savcımız 15 gün önce emniyetten neredeyse çuvalla bütün belge bilgi ne varsa götürmüş!
TMK’dan bu kez “çalışmaların durdurulmasına yönelik olarak sarf-ı nazar olabilir” yazısı geliyor ve birkaç saat sonrasında da ‘çalışmaları durdurun’ talimatı geliyor...
Yani ne adli kolluğun direnmesi, yargıyı hiçe sayması gibi, hükümet baskısı gibi bir durum söz konusu filan değil.
Bilakis adli kolluk yargıdan talimatlara gün içerisinde tam anlamıyla uymaya çalışıyor. Ancak adli kolluk görevlileri, eksik bilgi ve belgeden dolayı hareket edemiyorlar.
TMK Başsavcılığından bu kez de ‘gözaltı çalışmalarının durdurulması’ yönünde talimat geliyor.
Sürecin aydınlanması için şu soruları bir kez daha sormak gerekiyor:
Emniyet’in elinde olmayan belgeleri medyaya kim sızdırdı?
Savcılık neden elindeki soruşturma dosyasının bir kopyasını emniyette vermedi?
Yürütme erki yargı erkine hukuksuz bir şekilde baskı yaptı, mahkeme kararı ve gözaltına alma kararı engellendi öyle mi?
Benim asıl merak ettiğim ise 25 Aralık gününün emniyet tutanakları?
O günü aydınlatacak tüm bilgiler işte o tutanaklarda...