Fransa galibiyetinin önemi, sadece Dünya Şampiyonu Fransa’ya 2 gol atmaklan gelmiyor. Farkı şu... Sahaya çıkan futbolcularımızın hiçbiri, diğerinden daha az ya da daha çok iyi oynamış değil. O kadar ki; hiç gol atamayan, üstelik iki pozisyonda iki hayati gol kaçıran Burak Yılmaz bile, Fransızlardan ve dünya basınından büyük övgü aldı. Yani takımın kötüsü ya da vasatı yoktu.
***
Bu kadarla bitmedi... Savunma, orta saha, ileri uç dahil; 3 bölgenin üçünde de, başarılı ve hakim taraf olan bizdik. Tüm hatlar arasındaki iletişim, yardımlaşma, bütünleşme ve uyum; kusursuz şekilde işledi.
Özellikle savunmamız, bir arada çok oynamayı gerektiren bir bölge olduğu halde; henüz çok yeni ve gençlerden kuruluşuna rağmen, mekanik bir düzende işledi. Sıfır hatayla maçı tamamladılar.
***
Başarının temel nedeni, bununla da sınırlı değil... Milli takımımız; 2-0 öne geçtikten sonra bile, maçın hiçbir bölümünde skoru korumaya yönelik bir geri çekilme içgüdüsüne kapılmadı. Aksine 4 önemli pozisyon kaçırdı. Fransızların diklenmesine, baskı kurmasına, etkili olmasına, oynamasına izin vermeyen bir kararalılık içindeydik.
Genelde, maçların 75’inci dakikalar sonrasında kondüsyonumuz düşerdi. Böyle bir zaafa da uğramadık. Tempomuz, otomatiğe bağlanmış gibiydi... Diriliğimizi hiç kaybetmedik.
***
Attığımız goller, şans golü değildi... Rastlantı golü değildi... Fırsat golü değildi... Rakip kendi kalesine atmadı... Penaltıdan gelmedi... Biri duran toptan olduğu halde; (Topu rakip savunmaya temas bile ettirmeden) 3 futbolcumuzun koordineli çalışmasıyla gerçekleşti. Duran top dediğimiz şey; pozisyon ve takım golüne dönüştü.
İki golümüz de, direğe ya da herhangi bir futbolcuya çarparak ve kaleciyi yanıltarak, kazayla oluşmadı. Göstere göstere, çatır çatır gol attık.
***
Bütün bunların üstüne... Konya seyircisinin olağanüstü, hiç durmayan ve oynayanı gaza getirici (Hatta Deschamp’ı da hayran bırakan) müthiş desteği; zaferi kaçınılmaz hale getiren temel unsurdu.
Biz bir çok galibiyeti, biraz abartarak kutlamayı seven bir milletiz ama; bu kez taşların yerine tam oturduğu ve her türlü övgüyü hakeden bir süreç yaşıyoruz.
Mutluyuz... Gururluyuz... Umutluyuz...
Üstelik hiç yenilmeden lideriz... Nereye istersek gideriz!