Bugün ‘İmralı süreci’ aşamasına gelinen ‘terör sorununu çözme’ projesi sadece Türkiye için değil, dünya ekonomisi için de çok önemli.
Dünya devi denetim ve yönetim danışmanlığı kuruluşu PriceWaterhouse-Coopers (PwC) 158 ülkeyi kapsayan küresel araştırmayı tamamladı. 2030’da Türkiye’nin küresel konumu gösteren rapora göre; 2030’a kadar Çin gayrısafi milli hasılasını 11 trilyon dolardan 30,6 trilyona, Hindistan 4,5 trilyon dolardan 13,7 trilyon dolara, ABD 15 trilyon dolardan 23 trilyon dolara çıkaracak. ABD, ‘en büyük ekonomi’ unvanını Çin’e devredecek. İlk üç ekonomi iki haneli trilyon dolarlık ekonomileriyle, ardından gelenleri açık ara geride bırakacak. Japonya’nın 5,8’lik GSMH ile başını çektiği 1 ila 5 trilyon dolarlık ekonomiler arasında yaşanacak ekonomik güç savaşı. Türkiye, bu grupta üç kat büyümeyle 2,7 trilyon dolarlık hasılaya ulaşarak İtalya, Güney Kore, İspanya ve Kanada’yı geride bırakacak ve 12. sıraya çıkacak. Sadece Endonezya Türkiye’yi ancak 150 milyar dolar farkla geçecek.
Türkiye’nin bu tahminlerden ileri atacağı bir adım 11. sıraya yükselmesini, daha fazlası ise 3,5 trilyon dolarlık büyüklüğe ulaşmaları beklenen Meksika, İngiltere ve Fransa’yı yakalamasını sağlayacak.
Financial Times’ın “Türkiye yeni yıla boğa gibi girdi” analizi de bunu destekliyor: “Türkiye Karadeniz’i Marmara’ya bağlayacak ikinci boğaz projesini başlatıyor; kredi notunu siyasi olarak kasten düşük tutmakla suçladığı Standard & Poor’s’la anlaşmasını bitirdi; ancak S&P ‘piyasalar istediği için’ Türkiye’ye not vermeye devam edeceğini açıkladı; Fitch ise Türkiye’nin notunu yatırım yapılabilir seviyeye yükseltti; iki üç kurum daha bu seviyeyi onaylarsa kurumsal fonlar Türkiye’ye yönelir; 2013’te yüzde 5.3 enflasyona rağmen yüzde 4 büyüme planlandı; PKK ile görüşmelere ‘okey’ veren Başbakan Erdoğan diğer cephelerde de durdurulamıyor.”
Bu görünümün demokrasi, eğitim, sağlık, adalet, altyapı, sanayi, bilim, üniversite ve sosyal alanlara yansımalarını düşününce ortaya tam anlamıyla bir ‘yeni Türkiye’ tablosu çıkıyor.
Darbelere rağmen yapıldı
Bu tabloyu, 17 yaşlarından itibaren darbeler, terör, yüzde yüzlü enflasyonlar, zengin yatırıp fakir kaldıran devalüasyonlar, hükümet krizleri, banka hortumlamaları, başını örttüğü için eve kapatılan gençler, diplomalı işsizler ordusu üreten üniversiteler, fasoncu/ithalatçı sanayi tartışmaları arasında yetişen bir nesil yaptı. Üstelik yine darbe girişimleri, terör ve ayırımcılık kıskaçlarına rağmen...
Bu süreçte doğan çocuklar giderek daha iyi eğitim ve hizmet, daha çok iş fırsatı ve daha güçlü devlet desteği alarak sürece katkıda bulundular, bulunuyorlar. Onlar, ‘her şeye rağmen’ neler yapabileceklerini gösterdiler. Sıra bu ‘rağmen’leri ortadan kaldırmaya geldi. ‘Rağmen’ler ortadan kalktıkça, bugün doğan çocukların 17 yaşına geleceği 2030 Türkiye’si bugün göründüğünden daha iyi olacak.
Türkiye’nin ayağındaki en güçlü ‘rağmen’ prangası ise Financial Times analizinde de vurgulanan ‘terör’...
Türkiye, terör, demokrasi dışı girişimler ve toplumsal ayrımcılık sorunlarını çözdüğü oranda küresel araştırma kuruluşlarının öngördüğü 2030 tablosunu da alt üst edecek güce sahip.
Sadece dün dünya medyasında yayınlanan bir rapor ve analiz bile, Türkiye’nin terörü bitirmesi, vatandaşlarının etnik, kültürel ve dini kimlikleriyle barışmasının küresel önemini göstermesi açısından yeterli veri içeriyor.
Sorunlarında boğulmayan bir Türkiye’nin, bölgesinde ve kendisiyle duygusal/etnik/tarihi/ekonomik bağları olan ülkelerle ilişkilerinin; o ülkelerle hesapları/kavgaları/çıkarları olan ülkelerin girişimlerine karşı tavrının ve bu tavrın etkisinin farklı olacağını söylemek de kehanet değil.
İmralı sürecinin baltalanmasından kimin zarar göreceği, kimlerin yararlanacağı yeterince açık değil mi?