Kılıçdaroğlu'nun adaylığını pekiştirmek için kurduğu altılı masanın küçük ortakları hayali iktidarlarını paylaşamaz hale geldi.
Masanın asli sahibi tartışılır oldu. Masada tamı tamına 5 aday adayı belirdi.
Kılıçdaroğlu, İmamoğlu, Yavaş, Davudoğlu ve Babacan!
CHP'nin adayı altılı masa kabul etsin ya da etmesin kesinlikle Kılıçdaroğlu.
İP İmamoğlu veya Yavaş'ta ısrarlı.
Babacan ikidir, 'En iyi ben yaparım' diyor.
Davudoğlu adayım demiyor ama bu çıkışları lisanı haliyle adaylığını ilan ediyor.
Allah için kabul etmek gerekir ki, altılı masa içinde alfa karaktere sahip tek kişi de Davudoğlu'dur.
Akademik geçmişi, bakanlık başbakanlık birikimi ve kendine olan özgüveniyle altılı masadaki iddia sahibi tek adam bana göre odur. Bu özellikleriyle aslında masanın ortak adayı olmayı en fazla hak eden de odur.
Ama yüzde sıfır noktalarda oy tabanıyla ortak aday olamayacağını görüyor olmalı ki, iktidarı paylaşmak için imza yetkisinden kriz tehdidine kadar varan açıklamalarıyla kendisini mahveden kibir ve egosunu konuşturuyor.
Zaten biraz siyasi öngörüsü olsaydı, kendisine bakanlık başbakanlık yolunu açana biraz sadakat ve saygısı olsaydı bugün AK Parti camiasında tartışmasız ikinci adamdı ve Başkan Erdoğan'dan sonra en güçlü cumhurbaşkanı adayıydı. Ne yazık ki başkan Erdoğan'ın kendisine gösterdiği saygının onda birini bile göstermeyerek tam tersine her ağzını açtığında eski liderine hakaretler yağdırarak kendisini bitirdi.
Bununla da kalmadı kendi sosyolojik mahallesini terk ederek inandırıcılığını tamamıyla kaybetti. Kendisine yazık etti!
Diğer dört parti için de aynı tespiti yapabiliriz. DEVA, SP, DP de sosyolojik mahallerinden koptular.
Kendi mahallerinin tam karşısında duran bir mahalleye sığındılar,
O mahalle CHP mahallesidir. Milletin moral değerlerinden kopuk bir mahalle.
Öyle kopuk ki, 19 Ağustos 2020 tarihinde Habertürk TV'ye konuşan, Türkiye Mason Derneği Başkanı Üstad-ı A'zam Remzi Sanver'in ifadesiyle, masonlar bile 'CHP varken bize ihtiyaç yok' diyerek tek parti döneminde localarını kapatmışlar!
Öyle de oldu. CHP tek parti döneminde milletin moral değerlerine savaş açmış ve milletten kopmuştur. Kılıçdaroğlu helalleşme mottosuyla muhafazakâr kesimle barışmak isteyen bir adım atmış olsa da CHP kurumsal olarak eski zihniyetinden vaz geçmediğini her fırsatta hatırlatmaktadır.
CHP zihniyeti milletin moral değerleriyle sorunlu milletten kopuk ve batıcı bir partidir.
SP gibi DEVA gibi GP ve DP gibi muhafazakâr tabana dayanan partilerin CHP'nin liderliğinde bir ittifak kurmaları tabanları tarafından tam kabul görmez/görmüyor. Öyle olduğu için de bu dört partiye rağbet yoktur. Hatta SP tabanının hızla YRP'ye kaydığını müşahede ediyoruz.
Aslında İP tabanı da büyük oranda muhafazakârdır. Ancak İP, İslam'ı reddeden Medeni Bilgiler kitabını baş tacı ederek CHP ile aynı yolun yolcusu olduğunu ilan etmiştir. İP'te çok kıymetli insanların bulunduğu bir gerçektir ancak kuyumcu dükkânında bulunması gereken bu arkadaşlar haddehanede bulunan altına benzemektedirler.
FETÖ çevrelerinin tamamının İP'e desek veriyor olması da anlamlıdır!
Kılıçdaroğlu'nun beş muhafazakâr partiyi bir araya getirme başarısını küçümsememek lazım.
Ancak farklı mahallelerin mensupları bir araya geldiği için kan uyuşmazlığı da artık iyice gün yüzüne çıkmaya başlamıştır.
Kılıçdaroğlu'nun adaylığı kesindir ama altılı masadaki muhafazakar partilerin tabanından oy alması kesin değildir!
SP ve DP liderinden başka hiçbir liderden de Kılıçdaroğlu'na açık destek gelmemiştir.
Tam tersine İP, İmamoğlu ve Yavaş'ı işaret ederken Babacan bizzat talip olmuş, Davudoğlu da son çıkışlarıyla 'ben buradayım' mesajı vermiştir vermeye devam etmektedir.
HDP'nin kendi adayını çıkaracağını ilan etmesi ise muhalefetin çoklu adayla seçime gideceği ve birinci turda kesinlikle kazanamayacağının açık işaretidir.
Muhalefetin içine düştüğü paylaşım çukurunun seçmen üzerinde olumlu etki bıraktığını söylemek kolay değildir. Onun için de altılı masayı destekleyen özellikle seküler çevreler Davudoğlu ve Babacan'a ateş püskürüyorlar!
Masada kriz var.
Alfa karakter Davudoğlu da itirazlara aldırış etmiyor aksine el yükseltiyor ve masadan ayrılma tehdidinde bile bulunuyor!
Manidar olan ise Kılıçdarıoğlu'nun her şeyi sineye çekerek masayı ayakta tutmaya çalışmasıdır. CHP açısından olumlu bir tavırdır.
Ama seçmen bütün bunları görüp her açıdan kuşatılmış olan bu ülkeyi şimdiden kavga eden bir kadroya teslim eder mi onu geleceğimizi belirleyecek olan seçimlerde göreceğiz!
Geleceğimizi belirleyecek derken tüm dünyanın gözünün üzerimizde olduğunu hatırlatmak istiyorum. Seçim sadece bizim seçimimiz olsa ABD merkezli Washington Post Gazetesi ne diye; "2023'te dünyanın en önemli seçimi Türkiye'de olacak" diye başlık atsın ki?!
Ne diye, " Seçim sonucunun ABD, Avrupa, Ortadoğu ve Asya'daki dengeleri değiştirebileceği, Washington, Moskova, Avrupa, Ortadoğu ve Asya'da jeopolitik ve ekonomik hesapları şekillendireceği"nden bahsetsin ki?!
Seçmen bakacak, batı dünyası, batıcı olan ve çareyi Amerika'da İngiltere'de Almanya'da arayan Kılıçdaroğlu liderliğindeki iktidarı mı yoksa her geçen gün ülkenin gücüne güç katan ve bağımsızlığı hedeflemiş Erdoğan liderliğindeki iktidarı mı tercih eder?!
Seçmen bakacak, kim memleket sevdasıyla hareket ediyor, kimler makam mevki peşinde koşuyor?!
Ve elbette ki kararı o verecek!
O ne derse o!