FETÖ örgütünün bir zamanlar hakim olduğu kurumlardan biri olan TÜBİTAK’ta PRODİS denen bir sistemle başvurular yapılmaktaydı. Ne gariptir ki projenin başlangıcı için başvuru olarak düzenlenen bu sistem sanki proje bitmiş ve tamamlanmış gibi sizden çıktı-sonuç unsurlarını da yazmanızı isterdi. Avrupa’da proje başvurusunda projeyi sadece genel hatları ile girmek inceleme adına yeterli iken PRODİS sisteminde projeye başlamadan bitmiş gibi sorular yöneltilmesi ve çoğunun reddedilmesi düşündürücüydü. Teknik olarak başvurulan bir projenin bitmeden sonucunun nasıl gerçekleşeceğini bir kenara bırakırsak kabul edilen projelerin ne hikmetse gizli tutulması daha önceki projelerden alıntı-çalıntı yapılıp yapılmadığını da öğrenmeyi engelleyen bir önlem miydi? Sorusunu akla getiriyor. Özellikle Sanayi AR-GE projesi için akademik jürinin atanması ve sanayi AR-GE çalışmasını hiç yapmamış bireylerin başvuruları değerlendirmesi bu süreçte bazı önemli kalkınma hususlarını sekteye uğratabiliyor.
Danışman şirketler aracılığı ile projeyi yazan firmalara proje başı ödenen meblağların olması, proje geçtiği takdirde proje bütçesinin %10 ve %30’unu kapsayan anlaşmaların imzalanması, projeyi destekleyen TÜBİTAK’ın farklı kalemler adı altında kimsenin aslında hesap edemediği kesintilere gitmesi birçok sanayici ve girişimcinin geri adım atmasına sebep oluyor.
TÜBİTAK’da yönetimin değişmesine rağmen halen PRODİS sisteminin devam etmesi ve düzeltmelerin yapılarak girişimcilerin bazı hususlarının dikkate alınmasını istemek bu yazının amaçlarından biri olduğunu buraya not düşelim.
***
WIPO, BM tarafından uluslararası alanda etkin olan bir patent kuruluşu. Herhangi bir patent başvurusunu WIPO’nun ISA adlı kurumuna göndermeniz gerekiyor. Kurulun başvuruyu değerlendirip verdiği rapor dünyanın bütün ülkelerinde geçerli olarak kabul ediliyor. Bu rapor doğrultusunda istediğiniz ülkelerde patent başvurusu yapsanız da ISA’nın sayısı sadece beş altı ülkede bulunuyor. (ABD, Çin, AB, Japonya, Rusya ve Avustralya) Türkiye bölgesel olarak AB’nin ISA’sı olan EPO’ya bağlı. Yani ülkemizde girişimcilerin başka bir ülkeye patent başvurusu yapması biraz zor.
Avrupa Patent Ofisi olan EPO’nun Türkiye’den gelen başvuruların çoğunu reddetmesi ise bu durumun sorgulanması gereken yönünü ortaya çıkarıyor. EPO diğer ISA’lar içinde karar mekanizması en yavaş olanı olmakla beraber patent inceleme kriterlerinden olan innovative step- buluş adımı teknolojiye vakıf olan insanların yeni karşılaşacağı bir buluş olma şartını ortaya sürüyor. Bu test edilmesi çok zor olmakla beraber EPO Türkiye’den gelen birçok başvuruyu reddederek cevap veriyor.
Günümüzün siyasi ve ekonomik koşulları dikkate alındığında AB’ye bağlı bir patent kuruluşunun Türkiye’nin başvurusunu veya yine bir ISA sahibi olan Rusya’nın da Orta Asya ülkelerinden gelen patent başvurularını kolay kabul edebileceğini söylemek yanlış olur. Burada dikkat edilmesi gereken bir husus bir zamanlar EPO’nun Türkiye’den gelen başvuruların birçoğunu reddederken aynı başvuruların ABD’nin patent kurumu olan USPTO tarafından kabul edilmesi de işin düşündürücü diğer bir boyutunu gözler önüne seriyor.
Burada önemli olan ise artık ülkemizin kendi ISA’sını kurmasının zamanının geldiğini gösteriyor. Uluslararası alanda patent sayımızın artması için bu adımın gerçekleşmesi 2023 Türkiye’si için hayati bir önem arz ediyor.