Cumhuriyet tarihimizin en önemli kavşağı 2019’daki Cumhurbaşkanlığı seçimidir. Türkiye, bu seçimle Parlamenter sistemden Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçecektir. Türkiye’nin yönetimi, milletin vekilleri tarafından Meclis içinden değil, doğrudan sandıkta bizzat milletin kendisi tarafından belirlenecektir… Yani Türkiye’yi kimin yöneteceği, vekiller ile değil, asiller ile tayin olacaktır.
2019’da milletin önüne konacak sandığa giden yol uzun, ince, engebeli ve engelli bir yoldur. Bu yolda hükümet, AK Parti, MHP, Meral Akşener’in kuracağı parti, CHP ve HDP ağır bir imtihandan geçecektir.
İmtihanın büyüğü AK Parti ile ilgilidir. Son günlerde 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül isminin yeni bir siyasi oluşum için zorlandığı görülüyor. Sayın Gül ve kendisiyle birlikte hareket ettiği söylenen eski Başbakan Sayın Ahmet Davutoğlu’nun 16 Nisan referandumunda ‘Evet’ten yana eğilim belirtmedikleri hatırlanırsa, bir işaret verdikleri düşünülebilir.
16 Nisan referandumunda 'Evet' oyları yüzde 51.41, 'Hayır' oyları ise yüzde 48.59 oranında çıkmıştı.
Bir yazar ve televizyon programcısı olarak ‘Evet’ten yana tavır koydum. Star'daki yazılarımda, Beyaz TV’de her Pazar Ortak Akıl programımda Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini, gerekçelerimi sıralayarak savundum.
Her türlü iç ve dış odaklı bilgi kirliliğine, manipülasyona, dezenformasyona, başta Almanya’nın, bazı AB üyelerinin çabalarına ve ‘Evet’ aleyhindeki algı operasyonuna rağmen ‘Evet’ çıktı. Şimdi ‘Evet’i isteyen, savunan siyasetçiler ve biz medya mensuplarının üzerinde 2019’a doğru büyük bir sorumluluk var.
Önümüzdeki engelleri, çelmeleri, tezgâhları, hazırlanan kumpasları aşıp yürümemiz gerekiyor. Bunun için de sarsılmayacak, yalpalamayacak, moral bozmayacak, kafa karıştırmayacak, yarı yolda dönmeyecek, yoruldum deyip kenara sıvışmayacak yol arkadaşlarına ihtiyacımız var.
İlkelerimizi de baştan söylemeliyiz:
1. Mesele Cumhurbaşkanı Erdoğan meselesi değildir, Türkiye meselesidir. Haçlı zihniyeti ile Erdoğan ismi üzerinden istiklalimize ve istikbalimize saldırılıyor. FETÖ elebaşı F. Gülen bu saldırıda taşeron olarak kullanılıyor. FETÖ, 28 Şubat medyası ve CHP eliyle Erdoğan kin ve nefreti, toplumun geniş bir kesimine aşılandı. Öyle ki, “Erdoğan bitsin, isterse Türkiye batsın” deniliyor.
Bizim ilkemiz şudur: Erdoğan’ı yabancılara yedirtmeyiz. Erdoğan ya AK Parti kongresinde delege oyu ile değişir ya da sandıkta seçmen oyu ile gider…
Erdoğan’la meselesi olanlardan, beklentiler içine girip küsenlerden, dava şuuru ile değil rant hesapları ile öne çıkanlardan yol arkadaşı olmaz.
2. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi için 2019’a doğru yürüyüşte, sadece millete yaslanmak esastır. Batı başkentlerini, Washington’u, Brüksel’i, Londra ya da Berlin’i işaret ederek, “bizi istiyorlar” diye etrafta gezinenlerden uzak durulmalıdır. “Batı’nın aslında AK Parti ile meselesi yok. Erdoğan’ı istemiyorlar. Biz olursak Batı, Türkiye’ye problem çıkarmayacak” diyenler, millete ihanet ederler. Erdoğan’la meselesi yokmuş gibi yapıp medyada bu ekiple birlikte çalışanlarla da asla yol arkadaşlığı yapılamaz.
3. FETÖ ile mücadele kesintisiz devam etmelidir. Bunun teminatı da Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemidir. 250 şehidin acısının önüne mağduriyeti koyanlardan da yol arkadaşı olmaz. Tamam, bir tek mağduriyet bile olmasın ama FETÖ davalarına bile dönüp bakmayan, yargılamalardaki yalanları, inkârları, milletle alay etmeleri bir gün olsun görmeyenler, FETÖ’ye kur yapanlardır. Onlarla asla yürünmez.
4. ‘Evet’ zemininde görünüp, CHP’ye göz kırpanlardan, Kılıçdaroğlu’nun "adalet"ine güvenenlerden kat’a yol arkadaşı olmaz.
5. 2019 yürüyüşünde yol arkadaşı olanlar şunları kabul edenlerdir:
17/25 Aralık 2013 süreci, yolsuzluk susturucusu takılmış bir darbe teşebbüsüdür.
2014 başındaki MİT TIR’larının durdurulması bir ihanettir.
15 Temmuz, Türkiye’yi parçalamak, işgal etmek için yapılmıştır. “Kontrollü darbe” iddiası bölücülüktür, FETÖ propagandasıdır. 15 Temmuz darbe teşebbüsünün taşeronu Fetullah Gülen, millet ve devlet düşmanı bir hain, kendisini “Mehdi” sanan bir sapıktır.