“Yeni Sistem” siyasi hayatımızı nasıl değiştirecek ve iktidar olmanın zorlukları nelerdir? Bizi hangi siyasal zorunluklar bekliyor? Soğuk bilgiler dışında hala ne olacağını bilmiyoruz.
Yalnızca bizler değil, yeni siyasal sistemi hazırlayanlarda bizlerle beraber sıfırdan yaşayarak öğrenecekler. Sistemin hukuki boyutundan söz etmiyorum.
Siyasi örgütlenme biçiminden!
Siyasal stratejilerden!
Siyasi taktiklerden!
Ve en değerlisi de 'Siyasal dil nasıl olmalı' sorusundan yola çıkarak bu soruya yönelik verilebilecek gerçek cevaplardan söz ediyorum.
Türkiye 16 Nisan referandumunda, alelade bir değişim ve dönüşümü onaylamadı. Siyaset ve siyasal örgütlenme biçimlerinin tümüne yeni bir format yükledi.
Bundan sonra siyasetin alfabesi yeniden yazılacak!
Eldeki verilerle şimdiye kadar edinilmiş tüm tecrübeler bugün itibarıyla emekli olmaya sevk edilmiştir. Daha evvel hiç denenmemiş bir siyasal durum ile karşı karşıyayız. Başta iktidar olmak üzere muhalefet açısından da bu yeni bir durumdur.
Ne yazık ki muhalefetin “Yeni Sistemi” algılaması pek mümkün görünmemektedir. Öyle görünüyor ki uzun bir dönem daha muhalefet sanki geçmiş siyasal tablo devam ediyormuş gibi davranmaktan vazgeçmeyecek.
Bu da bize dünyada, mevcut süreç içerisinde iktidara yürüyen partisiz karizmatik liderlerin ortaya çıkması gibi bir durumun, muhalefetin beklediği bir zamana doğru ilerlediğimizin işareti gibi durmaktadır.
Sanırım önümüzdeki gün veya aylarda partisiz aktörlerle ilgili çok yazıp, konuşacağız. Onun için iktidarın bu yeni durumu nasıl okuduğuna bakmak istiyorum.
İktidar partisi yeni dönemi, anayasa referandumuna götüren parti olarak kendisini bu yeni döneme uygun dönüştüreceğini gerek olağanüstü kongresinde gerekse de tekrar genel başkanlığa seçilen Erdoğan üzerinden verdiği mesajlarla okuduğunu topluma anlatmaya çalışıyor.
Partisinin üst yönetimini yenileyerek ve yakın zamanda hükümet içerisinde önemli değişikliklere gideceği, sonrasında parti teşkilatlarının tümünde köklü değişimler yapacağını belirterek bu yeni sisteme hazırlandığını kamuoyuna iletiyor.
Lakin böylesi yeni bir siyasal sistemi hazırlayan ve 15 yıldır iktidar olan AK Parti’nin referandum sürecindeki performansı ve bu süreçte kullandığı siyasal dil bana hiç de bu yeni sisteme hazır olduğu mesajı vermedi. Nitekim referandumda büyük kentlerde hayır oyunun önde çıkması ve yüzde 51 gibi kritik bir oy farkıyla referandumun geçmesi bu kaygılarımı haklı çıkarıyor.
Yani yüzde 51 'i almak için en az yüzde 80'e dokunması gereken bir siyasal söylem ve dil henüz yakalanmış değil!
Bunun öyle olup olmadığını gerçekten ve samimi olarak öğrenmek istiyorsa AK Parti kurmayları, yalnızca İstanbul ilinde dört- beş taksi durağına uğrayıp öğrenebilirler diye düşünüyorum.
Ben referandum sürecinde öyle yaptım ve aldığım izlenimlerle;
1- İstanbul kaybedilmiş hayır önde gidiyor dedim!
2- Referandum böyle devam ederse yüzde 51 gibi bir sonuçla ancak biter dedim!
3- Ama sahadan uzak sadece istedikleri için referandum sürecini yüzde 58-60’lar ile okuma niyeti giderek siyasal mekanizmayı da içine alarak umutsuzluk içerisinde umuda sürükledi. Bu boş umut tacirliği altında hiç kimse elini taşın altına koyarak referandum süreci iyiye gitmiyor diyemedi.
Kulaklarınız, sadece sizi övenlere açıksa…
Hatalarınızı!
Eksiklerinizi!
Yanlışlarınızı!
Ve daha iyi şeyler yapabilmeyi göremezsiniz.
Umarım her türlü övgü ve eleştiriye aynı değerde bakan bu yeni sisteme önce siyasiler inanır.