Son dönemde ortaya çıkan “2001’de şu oldu, bugün de bu oluyor” gibi çıkarımlara doğru cevap vermek ve özellikle “akıllarda kalan 2001 görüntülerinden” yola çıkarak insanlarımızı etkilemeye çalışanlara karşı net bir duruş ortaya koymak gerektiğini düşünüyorum.
Bu noktada soralım; bugün “Türkiye’de neler oluyor” diyenler, 2001 yılında “neler olduğunu, yaşananın tam olarak nasıl adlandırılabileceğini” ve en önemlisi vatandaşlardan yöneticilere, bürokratlardan siyasetçilere kadar birçok ismin, nelere “bilerek-bilmeyerek” alet olduklarını, hangi suça iştirak edip, kimlere yol verdiklerini sorguluyorlar mı?
Sevgili dostlar, “2001 krizi” diye algılanan ve “anayasa atıldı” gibi anlamsız bir etiketle sunulan süreç, “Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve kurumlarına içeriden-dışarıdan planlanıp-yönetilen bir diz çöktürme” darbesi olup, “dönemin iktidar sahipleri” başta olmak üzere birçok şahıs ve kurumun, isteyerek-istemeyerek suça iştirak etmeleri ile sonuçlanmıştır!
Sonuç 1 : 2001’de yaşananların “anayasa atılması” ile en küçük bir bağı yoktur ! O sadece “işin paketi” olup, Türkiye “iç-dış YERLEŞİK DÜZEN” tarafından her anlamda çarpılıp, budanıp, boyunduruk altına alınmış ve “refleks göstermesi” gerekenler, finansal-entelektüel eksiklikleri ve siyasi basiretsizlikleri sonucu malesef ağzı açık yaşananları seyretmişlerdir...
Peki 2001’de tam olarak ne oldu ?
Bu ülkede neden yaşanana tam bir teşhis konamadı ve “anayasa atıldı” gibi basit bir etiketleme genel kabul gördü?
Bu noktada yaşananları bir daha hatırlayalım;
1-1999 yılının 6. Ayından itibaren Türkiye, tarihinin en büyük para-sermaye piyasaları “manüpülasyonuna” muhatap olmuş ve “AB-IMF” algılaması altında İMKB 100 endeksi 1999-6. Ayından başlayarak 2000-17 Ocak sabahına kadar “dolar bazında” 9 katına kadar şişirilmiştir...
2-Bu giriş yaşanırken MB ve Siyasi Otorite “ne olduğunu” idrak edemeyerek veya etmesine rağmen “sessiz-tepkisiz” kalarak, “şişirme” operasyonuna iştirak etmiştir...
3-2000 yılı Ocak ayında Sermaye Piyasaları “EN NOKTASINA” değerken, 17 Ocak sabahı “İÇ-DIŞ Yerleşik Düzen’in” BOŞALTMA operasyonu başlamış ve bu süreç 2001-18 Şubat sabahına kadar devam etmiştir...
4-2000-17 Ocak ile 2001-18 Şubat arasında İMKB endeksi dolar bazında 1999 seviyesine dönüp neredeyse “9 kat değer” kaybederken, Türkiye 10 milyar dolar cari açık vererek Cumhuriyet Tarihi rekorunu kırmıştır...
5-Bu satış ve Türkiye’yi BOŞALTMA sürecinde, sermaye piyasası takası 15,3 milyar dolardan 3 milyar dolara inmiş, hazine bonosu takası da 13 ayda yarıdan fazla erimiştir...
6-EN ÖNEMLİSİ; Türkiye’den BU BÜYÜK ÇIKIŞ-BÜYÜK SOYGUN olurken; MB ve SİYASİ OTORİTE “sessiz-tepkisiz-eylemsiz” kalarak SUÇA iştirak etmiş ve DOLAR kurunu “dalgalanmaya bırakmayarak, sabit-lineer tutarak” isteyenlere İSTEDİĞİ KURDAN DOLAR vermiştir !
7-Bu “fonlama” Cumhuriyet tarihinin en büyük MALİ SUÇ sürecine, kolektif EN BÜYÜK CEHALETİN veya iyi niyetle de olsa EYLEMSİZLİĞİN eklenmesiyle YOL açmaktır! Kaç liradan dolar alacağını bilen yerli-yabancı spekülatörler, Merkez Bankası nezaretinde Türkiye’nin varlıklarını “şişirme-söndürme” operasyonları ile kendi ceplerine transfer ederek Dünya tarihine geçecek BÜYÜK operasyon’u gerçekleştirmişlerdir...Bu operasyonların yapılabildiği ülkelerde, yönetenlerin “finansal-entellektüel” birikimlerinin zayıf olması ve ne olduğunu anlayamayanların sessiz kalması, anlayanların da bazen malesef iştirak etmesi en önemli detaydır!
8-İlk dalga sonrası 2001-21 Şubat öncesi bildikleri dolar kurundan (600,000’lerden) dolara geçenler, “Anayasa atıldı algılaması” ile birlikte Siyasi Otorite-Merkez Bankası nezaretinde İKİNCİL dalga hareketine başlamışlardır...600,000’lerden aldıkları dolarları 1,350,000 üstünde satarak ANA operasyon tamamlanmıştır!
9-İşin “finansal kısmı” bitince “Siyasi Manipülasyon” başlamış ve malesef TÜRKİYE’nin altın anahtarı “muhtar bile seçilmemiş” Derviş’e teslim edilmiştir!
10-Derviş, “Milli Bakışlar” eşliğinde 15 günde 15 yasa çıkartmış ve malesef kendisine direnen tek isim olan Enis Öksüz’ün de koltuğunu da altından çekerek, almıştır!
11-İşin en acı tarafı, Türkiye toplumsal olarak yaşananı analiz edememiş ve işi yapanların medya yoluyla koydukları “anayasa atıldı kriz çıktı” etiketi genel Kabul görmüş ve bilincimize-bilinçaltımıza işlenmiştir!
Sevgili dostlar, 2001 süreci, İÇ-DIŞ-YERLEŞİK-İKTİDAR odakları tarafından da “bilerek-bilmeyerek” desteklenmiş ve içeride de ses vermesi gerekenler tarafından sessiz kalınarak destek olunmuştur ! 2000-2001 dönemi Türkiye’nin en ağır “mali-siyasi-sosyolojik” suçlarını içerir ve malesef bugüne kadar da ne olduğu, neden, nasıl olduğu araştırılmamış ve anlaşılamamıştır!
Sonuç 2: Burada çok önemli detayı da unutmayalım; 2001 dosyası “28 Şubat sürecinden ve 94 krizini yaratan 92 sonrası dönemden ayrı düşünülemez” ! Olaya bu açıdan bakınca 2002’de taçlanarak biten dönem 1992’de Özal’ın Kürt politikasını değiştirme denemesi ile başlamış ve 1994 krizi, 28 Şubat süreci ve 2001 krizi ile sona ermiştir!
Sonuç 3: 2003’ten itibaren de aynı oyunlar “küçük-büyük” ölçeklerde yine oynanmış hatta fiili darbe denemeleri bile ortaya çıkartılmıştır. 2003 sonrası ülkeyi yönetenler kararlı bir şekilde bu saldırıya karşı durmuş ve Türkiye’nin kendi ekonomi politikalarını “IMF’den de bağımsız kalarak” devam ettirmişlerdir. Bu bağımsızlaşma olmasaydı bugün “çözüm süresimiz” çok sert siyasi-finansal darbeler alabilirdi (şuan denenmiyor değil)!
Son söz: Bugün “akıllarda kalanlarla” 2001 havası yaratmaya çalışanlar, her zaman çok kullandıkları çarpıtma ile ülkeye zarar vermek için ellerinden geleni yapabilirler. İşin özü; Türkiye’nin 2001 ile alakası olmayan bir noktada, sağlamlıkta ve kararlılıkta olmasıdır. Bu gerçeği her Türk vatandaşı lütfen sorgulasın ve gerçekdışı algılamalara geçiş izni vermesin!