Bir önceki yazımda oy pusulasında olmayanların “rol çalma denemelerini” kaleme almış ve bazı detaylara işaret etmiştim... Bugün konuyu tarihsel olarak detaylandırmak istiyorum...
Her şeyden önce şunu soralım; “Türkiye Bizim” diyenler nasıl ortaya çıktı?
1- 1946 devalüasyonu ile küresel sisteme teslim olma sürecini tamamlayan Türkiye’de, dışarıdaki güçlerin içeride yarattığı burjuva ve onun yan kollarının, TSK’ya sızmış diğer kollar ile birleştiği, yerleşik medya ve yerleşik finansal yapının biz kontrol edelim amacıyla kullandığı güçler birliğini YERLEŞİK DÜZEN olarak adlandırabiliriz! Siyasi otoriteye istediğini yaptıramayan bu güçler, her dönemde finansal ve basın manipülasyonu yoluyla yönetenleri zor durumda bırakmayı denerler.
2- Bu güçler birliğinin ilk denemesine en kapsamlı örnek; 1946 devalüasyonu-1960 darbesi arasında yaşananlar! Dönemin Başbakanı Menderes işbirlikçi asla değil tam tersi kontrol edilemeyeceği anlaşıldığı anda yok edilen bir lider! Hamle çok açık; yapılan ilk başbakan asma denemesi ve işin ilginç tarafı bu denemenin vatansever bir sol devrim kılıfında saklanması!
3- Türkiye için en güçlü deneme 1980 darbesi sonrası gelişen yapı ve 2001’de gönderilen Derviş dönemi! Final büyük dönüştürme ve eksene oturtma çalışması!
4- 1994-2001 ve sonrası birkaç yıl; Türkiye’nin 1946 sonrası kurgulanan burjuvası-medyası ve BATI uzantısı gizli askeri örgütlenmeler ile tam olarak kontrol edilebilir hale getirildiği dönem!
5- 1980 darbesi öncesi sağ ve sol kamplarda beyni yıkanan gençlerin Türkiye’yi kana bulaması, 1980 sonrası Amerika’nın isteği ile Yunanistan’ın NATO’ya dönmesi ve 1980’ler sonrası 1960’lardan beri sahnede olanların kurulan yeni partide Başrollere yerleştirilmeleri tesadüf değil! 1960-1994 ve 1994-2001 ayrı ve detaylı incelenmesi gereken süreçler...
Sonuç 1: Bugün gelinen nokta çok açık: Türkiye tam bir yol ayrımında! Ya yeni bir düzen tesis edilecek (YENİ TÜRKİYE BÜYÜK ÖLÇÜDE TABANINI OLUŞTURDU) ya da yerleşik yapı eski gücünü geri kazanarak 1946 sonrası kurduğu denklem içinde hepimizi istediği gibi idare etmeye devam edecek...
Sonuç 2: Türk halkı şu gerçeği çok net görmeli: Yerleşik düzen aynen matriks gibi her yerde! Evimizde, arabamızda, okulumuzda, gazetemizde, işyerimizde... Bu düzenin tek bir amacı var: Türk halkının onların tasarımları sonucu ortaya çıkan sanal matriks içinde kalması ve asla uyanmadan, varlıklarının sosyal, siyasal, ekonomik olarak kullanılmasına göz yumması...
Sonuç 3: YERLEŞİK DÜZEN’i ararken sadece bir tarafa bakmak yetmez, her tarafa dikkatli bakmakta ve değişik versiyonlarını da idrak etmekte yarar var...
Son söz: Türkiye ve bu coğrafya bu topraklarda yaşayan herkesindir... 5000 “kendini seçilmiş sanan” kişi bu ülkeye, bu coğrafya ve insanlarına hükmedemez... YAPAMAYACAKLARINI GÖRECEĞİZ! Asla inancınızı kaybetmeyin, asla gevşemeyin... BİZ, BİZİM OLAN HAKKINDA KARARI KENDİMİZ VERECEĞİZ...