Üsküp’ü ilk kez 28 yıl kadar önce görmüş olmalıyım. Oslo Üniversitesi’nde okurken yazları arabamızla Avrupa’yı baştan başa geçer Yugoslavya üstünden nihai hedefimize ulaşmak için Bulgaristan ya da Yunanistan’a girerdik. Annemin kızlık soyadı Vardar olmasına ve sülalemin bir kısmı oradan gelmesine rağmen doğrusu Üsküp ilgimizi pek çekmezdi. Makedonya’nın parçası olduğu Yugoslavya’dan hızla geçmeyi tercih ederdik.
En son da 18 yıl önce gitmişim Üsküp’e. Helsinki Yurttaşlar Derneği’nin düzenlediği bir çatışma çözümü toplantısı için. Cuma günü Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’na fahri doktora veren Kalkandelen’deki üniversitenin kuruluşu aşamasında yarattığı krizi konuşmak, elimizden geldiği kadar da yatıştırmak amacıyla. Çabamızın ne kadar işe yaradığını bilmiyorum. Ama o zamandan aklımda kalan Üsküp ile şimdi gördüğüm Üsküp arasında çok fark olmadığını biliyorum.
* * *
Üsküp’ün mimari açıdan geliştiği, Vardar nehri kıyılarına yeni, görkemli fakat lezzetsiz binaların yapıldığı doğru. Tarihi Taş Köprü’nün hemen altındaki yemeğine ve müziğine hayran kaldığımız Violetta & Violetta’nın yerinde de şimdi koskoca bir bina var. Ayrıca şehrin meydanları da çoğu imparatorluk Türkiye’sine karşı savaşmış Makedon kahramanların heykelleriyle dolu. Köprünün iki yakasını ise İskender ve babasının devasa görüntüleri “süslüyor”.
Belli ki ülkenin etnik sorunlarının çözümü geçmişte aranıyor. Tarihten bir Makedon ulusu çıkartılmaya çalışılıyor. Ancak Makedonya’nın neredeyse bütün komşularıyla başı dertte. Arnavutların, Bulgarların, Yunanlıların bu ülkeden ya toprak ya hak ya da isim talebi var. Makedonya Kosova’nın bağımsızlığı sonrasında da büyük bir badire atlattı ve ancak 2001 yılında imzalanan Ohri Anlaşması ile bir miktar istikrara kavuştu.
Kosova savaşı ve müdahalesi sırasında önce mülteci dalgalarıyla baş etmek zorunda kaldı, sonra da Arnavutlar Makedonya’ya karşı isyan bayrağı açtı. Neyse ki sorun çok büyümeden dışarıdan müdahalelerle aşıldı. Şimdi Arnavut azınlık daha rahat, sayıları 200 bini bulan Türkler de kendilerine tanınan haklardan yararlanıyor. Yine de sorunlar çözülmüş değil sadece aşılmış halde. Eğer Makedonya AB üyesi olmaz ve NATO’ya katılmazsa ifadesini meydanlara dikilen heykellerde bulan Makedon milliyetçiliği Arnavut milliyetçiliğini yeniden tetikleyebilir ya da tam tersi olabilir.
18 yıl önce gördüğüm Üsküp ile Davutoğlu’nun resmi ziyareti sırasında geçen hafta gördüğüm Üsküp arasındaki temel benzerlik de zaten burada. Üsküp tıpkı eksiden olduğu gibi bugün de kırılgan. Her an her şeyin olabileceği bir ülke görüntüsü veriyor. Bu yüzden de Türkiye’nin bu ülkede oynadığı rol hayati. Türkiye, TİKA’sıyla, Yunus Emre Merkezi’yle sadece bu ülkenin Türkçe konuşan vatandaşlarına değil ülkenin istikrarına da destek veriyor.
* * *
Makedon yetkililer de bariz bir şekilde Türkiye’nin ülkelerinde oynadığı rolün farkında. Cumhurbaşkanı İvanov’un Davutoğlu’na gösterdiği ilgi, Türklerin Cuma akşamı düzenlediği kutlama törenine Makedonların Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Dışişleri Bakanı düzeyinde tam kadro katılmaları farkındalığın ispatı niteliğinde. Umarız bu gerçeği sadece Makedonlar görmüyordur, AB de idrak ediyordur.
Unutmayalım ki Türkiye bu ülkenin ve bu bölgenin istikrarına katkıda bulunduğu gibi isterse istikrarsızlığına da katkıda bulunabilir. Türkçe Eğitim Bayramı vesilesiyle Universalna salonunda yaptığı konuşma sırasında Davutoğlu’na gösterilen yakın ilgi ve tezahürat, İstiklal Marşı söylenirken Makedon Türklerinin yansıttığı duygular bence her açıdan dikkate değerdi.