17 Aralık gibi benzersiz bir sansasyona ve medya gücüne rağmen muhalefetin hala iktidar hattına yaklaşamaması nasıl izah edilebilir? Peki, Gülen Grubu birkaç gün içinde neden kendini savunur hale düştü? İddialar gerçekten sarsıcı boyuttaydı ve böyle bir durum iktidar ve muhalefet dengelerini sarsabilirdi. Sonuçta dört bakanın istifasına giden bir yoldan söz ediyoruz.
Böyle bir atmosfer, yaklaşan bir seçimde muhalefet için bulunmaz bir fırsat olmalıydı. Olmaması, olamaması aynı zamanda fezlekelerin ve dolayısıyla iddiaların sıhhati açısından da önemlidir.
Neden böyle bir şey olmadı?
İki sebebi var. Birincisi, 17 Aralık’ın peşinden gelen 25 Aralık girişimi gösterdi ki ortada sanılandan büyük bir vak’a var.
İkincisi, işin arkasında “cemaat” var.
Bazı iddialar gerçekten ciddi olabilir ama amacı sadece iktidarı değiştirmek olan ve arkasında paralel bir vesayet gücünün bulunduğu darbeyi topluma benimsetmek mümkün değildir. Sahici olmayan hiçbir operasyon, iddiası ve gürültüsü ne kadar büyük olursa olsun, sonuç alamaz...
Sahici olmayan dostluklar
Onyıllardır birbirine düşmanlıkları nam salan CHP ile Gülen Grubu’nun birlikte yürüyüşü sahici değildir.
Onyıllardır, Fethullah Gülen aleyhine yazan, çizen, konuşanların bir sabah kalkıp Gülen’e biat etmeleri sahici değildir.
Onyıllardır, dindar, muhafazakar ve gayet tabii Gülenci gruplardan zerre kadar hazzetmeyen kitlelerin birdenbire cemaatperver olmaları da sahici değildir.
Sahicilikten bu kadar uzak bir ittifakın netice alması mümkün değildir. Dahası, murad edilen netice tersine döner.
Gülen Grubu’nun sokak sokak, ev ev dolaşarak CHP’ye oy istemesi, o hareketin tabanı için sahici değildir. Farklılıklara tahammülü olmayan bir grubun toplumun önünde diyalog gösterisi yapması sahici değildir. Hiçbir faaliyeti şeffaf olmayanların, şeffaflık adına sözümona yolsuzluk operasyonuna girişmeleri hiç sahici değildir.
Şu andan itibaren Gülen Grubu, CHP, ulusalcı-laikçi medya ve sosyal gruplar ile bunların yanında pusuya yatıp bekleyen cümle gruplar risk altındadır. Yeni Türkiye’de söz sahibi olma imkanını kaybetmekle kalmayacak, aynı zamanda bir darbeye karışmış olmanın ahlaki mesuliyetini de taşıyacaklardır. Paralel yapı, sadece kendini değil, bu yola sürüklediği bütün unsurları ateşe atmış bulunuyor.
Gülen’in kendini bitirme planı
Gülen Grubu ise bu bedeli en başta itibar ve meşruiyet kaybı olarak ödeyecektir ki çok erken ödemeye başladılar. 40 yıllık birikim 40 günde berhava oldu ve sokaktaki insandan, en tepedeki isimlere kadar kimse bu gruba hiçbir şekilde güvenmiyor. Toplumun bir kesiminde zaten kesinleşmiş olan kanaat şimdi bütün ülkeyi kuşatmış durumdadır. Bu yolun sonunda hükümetin yıkılması ve Erdoğan’ın yok edilmesini arzulayan zoraki müttefikler bile en nihayet Gülen Grubu’yla baş başa kalmayı bir felaket senaryosu görüyor. En heyecanlı oldukları anda bile bu endişeyi gizleyemiyorlar.
Gülen hareketi, bir kara propaganda aracı olarak ortaya attığı “cemaati bitirme planı var” yalanını kendi kendisini bitirme planı olarak bihakkın gerçekleştirdi. Çünkü, ülkenin büyük dindar, demokrat ve Anadolulu çoğunluğu, yıllardır karşılıksız olarak verdiği desteği artık çekti. Tek sermayesi itibar olan bir grup kendisini itibarsızlaştırmak için nasıl böyle bir hata yaptı, anlaşılır bir şey değildir. Ama tarih hızlı akıyor, çok yakında bu da anlaşılacaktır.