Bir taraftan seküler eğitim ve kültürel hegemonyanın formatladığı zihin dünyamızın "elitleşme" ve kendinden olanı hakir görme temayülüyle imtihan ediliyoruz bir taraftan da kutsal saydığımız şeyleri dünyevileştirme ve tüketime sunma pervasızlığıyla.
15 Temmuz buna iyi bir örnek.
Sadece Türkiye değil İslam dünyası için de ilham verici bir direnişin adı 15 Temmuz.
O karanlık geceyi bir demokrasi aydınlığına çevirememiş olsaydık şayet Türkiye'nin tüm kazanımları heba olacaktı. FETÖ ve PKK ile mücadeleyi kaybedecektik.
Mısır'a diz çöktüren güçler, "Türkiye tamamdır" diyecekti. Bugün Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri eliyle yapılmak istenen neyse, o işe Türkiye de ortak edilecekti. Özetle Türkiye kaybedince İslam dünyası da kaybetmiş sayılacaktı.
Dünyada emsali olmayan, siyasi ve toplumsal sonuçları itibariyle ehemmiyeti çok büyük, demokrasimizin gerçek anlamda rüştünü ispat ettiği bu tarihi elbette ki popülerleştireceğiz.
9 Temmuz'u mümkün kılanın 15 Temmuz direnişi olduğunu bileceğiz. Şehitlerimizi büyük bir minnetle anacağız, gazilerimize her zaman hürmet edeceğiz. Yeni nesillere vatan, bayrak, millet, devlet nasıl müdafaa ediliri bir de 15 Temmuz'la anlatacağız.
Ama teraziyi öyle bir yere koyalım ki popülerleştirirken değersizleştirmeyelim 15 Temmuz'u.
Olur olmaz her yere şehitlerin adı verilmesin. Ticari metaların pazarlamasında 15 Temmuz ve şehit motifi kullanılmasın. Paranın gücü her şeye de yetmesin...
Kutsal olan her şey de buharlaştırılmasın lütfen...
Dini görünürlüğe sadece laikçiler mi tahammülsüz?
Kimisi sembolizme takmış yeni sisteme geçişte padişahlık emareleri arıyor, kimisi iyice kafayı sıyırmış Erdoğan'a neden "13. Cumhurbaşkanı" değil de "1. Başkan" denildiğinin izahını "13'ün İslam dışı kültürde uğursuz sayılması" ile açıklıyor. Bunu diyen sözde tarihçinin, Erdoğan'ı ve temsil ettiği yaşam biçimini İslam'la ilişkisinden dolayı görmeye gözü yok. Ama kulp takmak için bula bula "İslam dışı kültürlerde uğursuz sayılan 13'ü" bulmuş...
Cuma günü Hacı Bayram Veli'de Cuma kılınacak ve ondan sonra Bakanlar Kurulu ilk toplantısını yapacak. Muharrem İnce seçim maratonuna Hacı Bayram Veli'de Cuma kılarak başlamamış olsaydı buradan da ekmek çıkardı bu taifeye...
İnce'ye laf etmediler çünkü sahiden, inanarak, kendi gerçekliğin olarak dini ritüelleri yerine getiriyorsan problem, ama göz boyamak, halka sevimli gözükmek için yapıyorsan mesele değil.
Sembolizme böyle bakan bir kesim var maalesef. "Gardırop modernleşmesi"ni kutsayan, eve ayakkabı ile girmeyi medenilik sayan, başörtülü vekillerin Meclis'te görüntü kirliliği yaptığını düşünen, duanın devlet protokolüne girmesine burun kıvıranlarımız var...
ABD Başkanları İncil'e el basarak göreve başlar, Batılı yargı sisteminde herkes kendi kutsal kitabına el basarak yemin eder. Bizde ise bunlar hala tabudur.
İşin garibi toplumun yukarıdan aşağıya şekilcilikle dizayn edilmesini eleştiren muhafazakar kesimlerde dahi dini sembollerin görünürlüğüne karşı negatif bir yaklaşım peyda olmuş durumda.
Sembollerin içinin boşaltıldığını, şeklin öne çıktığı yerde niteliğin geri plana itildiğini söylüyorlar. Entelektüel bir eleştirellik ya da mükemmeliyetçilik gibi gözüken bu tutum aslında modernizmin içselleştirilmesinden başka bir şey değil.
Bizim için de 'normal', içinde yaşamaya alıştığımız modern-Batılı-seküler yaşam biçimi olmuş.
Bundan böyle bu gerçekle daha fazla yüzleşeceğiz.