15 Temmuz 2016 yakın tarihimizin en kritik gecesiydi.
Gülen tarafından kurulan "the cemaat" zamanla bir istihbarat örgütüne dönüşmüştü. Kült hareketler tarih boyunca katı bir mahremiyeti merkeze almış ve kendilerinden olmayan inanç gruplarını dışlayan sapkın yapılardır. Örgüt elemanlarının kod isimler kullanarak sık sık yer ve görev değiştirmeleri, farklı telefon hatları kullanmaları bugünkü tabirle illegal bir yapı olduklarının göstergesiydi.
Kim ne kadar suçlu ve kim ne boyutta örgütün aktif elemanıydı? Kurunun yanında yaş yandı mı? ayrı bir tartışma ve yazı konusu. Ben bu yazıdaki bulgulara ulaşırken örgütün açık kaynaklardaki tartışmalarını yüzlerce saat dinledim ve belirli hesaplara yapılan binlerce yorumu okudum. Sözde Ermeni iddialarından, S400 ve NATO tartışmalarına, YPG, DEAŞ tartışmalarından Ukrayna savaşına kadar birçok konuda örgüt mensuplarının Türk devletinin tezlerinin karşısında konumlandığını tespit ettim.
Büyük bir kısmı kimliklerini açıkça yazmayan ve gerçek fotoğraflarını kullanmayan sosyal medya hesaplarının farklı tarihlerde farklı tartışmalardaki yorumlarını dikkatle not aldım. (Açık kaynaklar: Twitter, Space odaları, ClubHouse, Youtube vb.)
FETÖ hareketinin bugünlerde (14-28 Mayıs seçimlerinden sonra) yaşadıkları ise üst yapıdaki çatışmanın derinleştiğini gösteriyor bize.
Örgüt birçok ülkede varlığını sürdürmekle birlikte ABD'de Kanada ve Almanya'da birçok alanda aktif.
Örgütte son zamanlarda yerelleşerek ve merkezden koparak müstakil hareket etme eğilimi dikkatimizi çekiyor. Merkez kamptaki ayrışmanın sebepleri, birçok kişinin dolandırıldığı yolsuzlukların kulaktan kulağa yayıldığı biliniyor.
FETÖ'nün tepesinde yaşanan kavgaların arkasında ise kurucu F.Gülen'in karar verme yetisinin kaybolduğu iddiaları var. Ancak asıl mesele örgütün para kaynakları ve uluslararası sistemdeki rolünü sürdürme kaygısı. Cevdet Türkyolu ve Mustafa Özcan kavgası tarafların da iyice belirgin hale gelmesine ve tartışmaya katılmasına sebep oldu.
Küresel arenada birçok ülkede okulların yanı sıra ticari faaliyetlerin ve kritik işletmelerin yönetimi elbette bir kavga konusu olacaktır. İşte bu süreçlerde yaşanan kavgalar kimi zaman sosyal medyada veya örgütün whatsapp gruplarında da tartışılıyor.
Örgüt lideri F.Gülen'in "15 Temmuz kalkışmasına dair talimatı" bizzat kendisin verdiğini dile getiren örgüt mensupları bu konuda Mehmet Değerli'nin TSK içindeki mahrem yapının hazır olduğuna dair bilgi getirerek örgütü aktive ettiğine inanıyor.
Örgütün liderine gelen yönlendirmelerin ve talimatların küresel istihbarat örgütleri tarafından yapılabileceği meselesi ise henüz zihinlerinde yok. Gülen'in kusursuzluğu ve her şeye vakıf "uhrevî" kişiliği tabanda bulaşıcı bir idrak tutulmasına sebep olmuş.
Örgüt lideri Gülen'in en eski talebelerinden Osman Şimşek'in örgüt içinde tartışma yaratan açıklamaları dikkat çekici. Pensilvanya'daki örgüt kampından uzaklaştırılan O.Şimşek bir internet yayınına katılarak tartışmayı alevlendirdi.
"Serkârlar" adlı grubun örgüt içinde artan etkisine tepki veren Şimşek, örgüt içinde bir iç hesaplaşmanın olması gerektiği üzerinde duruyor. Özellikle 2010 yılından itibaren büyümenin getirdiği sorunlar ve Çetele Şakirtliğinin attığını vurguluyor. (Ülke imamlarının nicelik odaklı çalıştıklarını ve okul/yurt faaliyetlerinde exell kullanarak yüksek sayılara ulaşma rekabeti içinde oldukları vurgulanıyor.)
Ayrışan örgüt mensuplarının farklı tepkiler verdiği O.Şimşek, örgütte değişim talebini simgeliyor. Örgüt liderinin ikinci el eşyalarının (kıyafet, tespih, bardak vs.) yüksek fiyatlarla satıldığı, bu ticareti yapanların büyük servete sahip olduğunu öğreniyoruz.
İşin özü örgüt mensuplarının bir kısmı darbeyle alakalı olmadıklarını, Gülen'in kandırıldığını söyleyerek bir af beklentisinde. Af gündemi 28 Mayıs'a kadar gündemde yoktu. Seçime kadar örgüt elemanları Erdoğan'ın kaybedeceğine inanıyor ve "yargılanacaksınız" mesajı veriyorlardı. Örgütün Türkiye karşıtı faaliyetleri devam ederken, her fırsatta Türkiye aleyhine farklı lobilerle işbirliğini sürdürürken af gündemi yaratmak sakıncalıdır.
Örgütten ayrıldığını ilan ederek olup biten her şeyi konuşacak bir cesur çıkar mı derseniz bekleyelim görelim. Örgütün hiyerarşisinde "serkârlar, âli heyet, mabeyn..." gibi tepe kadroları ifade eden tanımlamalar var. Ancak bu yapılanmanın detaylarını ve koruyucu devletle ilişkilerini kuran kripto isimleri henüz bilmiyoruz.
Örgüt çevresini dinlediğinizde mental bir değişim yaşamadıklarını neredeyse tamamının örgüt liderine hala tapınma noktasında bağlı olduklarını görüyorsunuz. İlk gençlik yıllarından beri hayatlarını çerçeveleyen "the cemaat"in dışında bir dünya kuramayan ve kendilerine sıfırdan bir yol çizemeyen mensupların yaşadıkları travmayla yüzleşmeleri ve kurucu liderlerine karşı bir tavır almaları neredeyse imkânsız.