Fetullahçı Terör Örgütü’nün başı Fetullah Gülen’in ABD’den iadesi konusu sadece Türkiye’nin meselesi değil. ABD’nin iki başkan adayı Hillary Clinton ve Donald Trump’un da gündemine girdi. Örgütün ABD uzantısının Clinton’un ‘bağışçılarından’ olması seçim sürecinde daha çok tartışılacak. Haliyle ‘göçmen’lerden çok hazetmeyen Trump da bunu kullanacak.
Gülen’in ABD ile ilişkisi siyasi düzeyde başlamadı. İstihbarat üzerinden başladı. Sadece ABD’de yaşayabilmesi için verilen tavsiye mektubunun başında iki eski CIA üst düzey görevlisi Graham Fuller ve George Fidas ile ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi Morton Abramowitz’in imzalarının olduğunu hatırlatmakla yetinelim.
Wikileaks belgelerinde, 2009’da dönemin Büyükelçisi James Jeffrey’in, Ergenekon soruşturmalarına atfen, “Polisin Gülen’in kontrolünde olduğu iddiasına karşı çıkan kimseye rastlamadık” ifadesi yer alıyor. Aynı belgede, Jeffrey’in “Başbakan Erdoğan, o kadar kararlı biçimde Gülen cephesinin dışında duruyor ki, cemaat tarafından yük olarak görülüyor” ifadesi de var.
ABD’den en yetkili ağızlardan gelen “Darbeyi Gülen’in yaptırdığını bilmiyoruz” açıklaması, böylesi bir istihbarat ağına bakıldığında komik duruyor.
Ancak, bir taraftan da ‘hangi Amerika’ sorusunu sorduruyor.
Türkiye’nin demokratikleşme açılımları, çözüm süreci ve 17/25 Aralık darbe girişimi sonrası ‘paralel yapı’nın tasfiyesinde Adalet Bakanlığı Yüksek Müşaviri olarak ‘trafiğin’ içinde bulunan AK Parti Adıyaman Milletvekili Adnan Boynukara, “TSK’nın içinde bir cunta faaliyeti” olduğunun giderek yüksek sesle dillendirilen bir ‘fısıltı’ olduğunu söylüyor.
Anlattıklarından, bu fısıltının aslında devleti uyandırdığını, bunun üzerine darbecilerin girişimi 15 Temmuz’a çektiğini anlıyoruz: “TBMM’nin yüksek yargıya ilişkin kabul ettiği yasal düzenleme, FETÖ ana davasına ilişkin iddianamenin kabul edilmesi, MİT’in FETÖ haberleşme ağını ve isimleri çözmesi, isimleri ilgili kurumlarla paylaşması ve YAŞ’ta büyük çaplı ihraçların olacağının anlaşılması sayılabilir.”
Ya ‘dış destek’?
FETÖ yapılanmasının yargı ayağını çözen bir isim olarak, “Olmaması düşünülemez” diyor Boynukara. Yargı ve polisteki FETÖ mensuplarının ABD ve Avrupa’ya kaçtıklarına işaret ederek: “Darbeye ilişkin dakika dakika kimin ne dediği ortada. ABD saatlerce ‘izliyoruz’, ‘henüz bilgi yok’, ‘haberleri yeni gördük’ türü açıklamalarla darbe girişimini izledi. Cumhurbaşkanımız’ın çağrısına halk cevap verince ve MİT, “darbe girişimi bastırıldı ve nokta operasyonlara geçildi” açıklamasını yapınca pozisyonunu açıkladı.”
Türkiye NATO üyesi ve askerin taraf olduğu her olay NATO’nun bilgisi dışında değildir. NATO’nun bildiği ABD’nin bildiği anlamına gelir. Ayrıca, en azından bir dönem polisteki gücü bilinen örgüt lideri ABD’de yaşıyorsa!..
Boynukara, Gülen’in artık ABD, NATO ve Türkiye’nin ortak ‘kriz konusu’ olduğunu vurguluyor: “Gülen’in iadesi demek, CIA içindeki, ABD içindeki, NATO içindeki bir kanadın tasfiyesi demektir. ABD yönetiminin bunu göze alıp almayacağını göreceğiz.”
Boynukara, darbeyi durduran iradenin aslında bir ‘dışarıdan kurgulanmış darbeye karşı yerli, milli bir direniş’ olduğunun altını çiziyor: “Cumhurbaşkanının kararlı duruşu ve halkı demokrasiye sahip çıkmaya davet etmesi; halkın da cumhurbaşkanının çağrısına karşılık vermesi, Türkiye’yi karanlık bir geceden aydınlık bir sabaha kavuşturdu.”
Son düzenlemelerle önemli ölçüde FETÖ’den arındırılan polisin, yargının da sivil siyasetin yanında kararlı direnişine, TBMM’nin açık tutulması ve 4 partinin darbeye karşı ortak hareket etmesine, Diyanet’in talimatıyla camilerde ‘birlik’ selaları okunmasının da önemi büyük: “Vatanın bekasının sigortasının bizzat millet olduğunu bir kez daha gördük. 15 Temmuz’da tarih, Erdoğan’ı ortak bir sivil irade ve kader birliğinin sembolü olarak yazdı.”
Ve son bir ders: “FETÖ darbe girişiminin öğrettiği en önemli şey; kim olursa olsun, kamusal hiyerarşi dışında herhangi bir hiyerarşiye izin verilmemesi. Bu süreç, daha demokratik ve hukukun üstünlüğüne dayalı yeni bir düzenin inşasıyla taçlandırılmalı.”
Son 10 yılın önemli süreçlerinin içinden bir aktörün tespitleri önemli.