Attila İlhan’ın en beğendiğim dizelerinden biridir bu:
çok şükür ölmesini biliriz
hür ve pervasız yaşamak için
15 Temmuz “ölmesini bilenler”in destansı zaferidir. Ölümü ölümsüzlük bilenlerin...
Çok şükür ki onlar var.
Onlar kim mi?
Onlar o gece ölümün üstüne yürüyenlerdir.
Kendi inançları için.
Kendi mukaddesatları için.
Kendi vatanları için.
Kendi Reis’leri için.
O gece şehit ve gazi olanlara bakınız onların kim olduğunu anlarsınız. Onlar kanlarını korkmadan döktüler. Tanklara meydan okudular. Helikopterlerden yağdırılan mermilere göğüslerini siper ettiler. Onlar çıplak bedenleriyle tankların altına yattılar.
Dillerinde bir tek silahları vardı onların: “Allah u Ekber!”
Onlar biliyorlardı ki bir tek Allah en büyüktür. Ve Allah dilerse Ebrehe’nin orduları yerle yeksan olur. Pensilvanya’daki deccalin ordusu zir ü zeber olur. Onlar zamanımızın Ebrehesi olan o deccalin asker kılığındaki teröristleri karşısında ebabil kuşları oldular.
Onlar evlerine saklanmadılar. Unvanları büyük ama yürekleri küçük insanlar gibi korkup sinmediler.
Başkaları gibi sığınaklara koşmadılar.
Onlar ne kendilerine bir gelecek sağlamak, ne de makam-mevki sahiplerinin tahtını korumak için sokaklara çıktılar.
Onlar, Reis’lerinin şahsında kendi değerlerine ve ülkelerinin geleceğine sahip çıkmak için kefen giydiler.
***
Reis deyip geçmemek lazım. Reis bir tek kişinin ne adıdır ne de sıfatı...
Reis sözünü ettiğim tüm değerlerin sembolüdür. İmanın, maneviyatın, ezanın, vatanın, istiklalin ve istikbalin remzidir Reis.
Sadece bu ülkedekiler için değil dünyanın her yerindeki mazlumların ve müslümanların sembolüdür Reis!
Onlar biliyorlardı ki Reis düşerse kendileri düşecektir. Reis kaybederse tüm değerleri kaybolacak demektir. O yüzden onun bir sözüyle ölümün üstüne üstüne yürüdüler mertçe.
Darbe olduğunu duyduklarında kaçacak delik arayanlar, telefonlarını kapatıp bodrumlara sığınanlar, bilinmez yerlerde görünmez olanlar 15 Temmuz yiğitlerinin destansı zaferinden dillerini çeksinler artık.
15 Temmuz rant kapısı değildir.
15 Temmuz’un aziz şehitleri, kendi canlarını her şeyden aziz bilen korkaklar gün ışıdıktan sonra kendi kanları üzerinden kahramanlık taslasınlar diye can vermediler.
Yarın 15 Temmuz’un yıldönümü.
İki ricam var:
Bir: Kavga kaçkınları ve korkaklar zinhar 15 Temmuz üzerinden edebiyat yapmasınlar.
İki: Hiç kimse kişisel öyküsü üzerinden kahramanlık taslama yoluna gitmesin.
Her ikisi de aziz şehitlerimizin ruhunu incitir ve 15 Temmuz’un kutsal ruhuna saygısızlık anlamına gelir.
Kim ki 15 Temmuz’da yapıp ettiğinin diyetini birilerinden istiyorsa bilesiniz ki onların 15 Temmuz’u ziyandan ibarettir. Kim ki 15 Temmuz üzerinden kişisel kahramanlık hikayesi inşa etmek istiyorsa bilesiniz ki onlar da ziyandadırlar.
Kim ki ölümün kol gezdiği o gece korkusundan bilinmez yerlere kaçtığı halde sonradan uyduruk hikayelerle kahramanlık taslayıp kişisel rant elde etmeye çalışıyorsa bilesiniz ki o yalancı korkaklar bin kat daha ziyandadırlar.
15 Temmuz’un gerçek kahramanları asla nefislerini öne çıkarmazlar. En önemlisi hiç kimseden hiçbir beklenti içinde olmazlar. Onlar ecirlerini bir tek Allah’tan beklerler.
15 Temmuz’un gerçek kahramanlarına Allah ve millet katındaki şan ve şeref yeter. Onlar kendilerine bir makam veya mevki sağlanmadığı için kimseye gönül koymazlar. Lakin o gece er meydanından kaçanların bir de ödüllendirildiklerini gördüklerinde gönül koyarlar.
Herkesin bilsin ki 15 Temmuz’un şerefi, dünyevi makamlarla ölçülmeyecek kadar büyüktür.
İnsanların şerefini ve itibarını dünyevi makamlarla ölçenlerin ağzına o yüzden 15 Temmuz’u anmak hiç yakışmıyor diyorum.
Aziz şehitlerimize Allah’tan rahmet, gazilerimize sağlık ve afiyet diliyorum.