15 Temmuz darbe ve darbenin püskürtülmesi süreci zihinsel dünyamızda iki ayrı etkiyi eş zamanlı yaptı. Bir yandan içinde kahramanlık ve cesaret içeren pozitif hikayelerimiz oldu. İnsanımız darbecilere itaat eden pasif nesne olmak yerine karşı koyan aktif özneye dönüştü. Özgüvenimiz arttı ve vatanına sahip çıkmanın gururunu yaşadık.
Öbür tarafından içinde ölüm, yaralanma ve acılarla dolu yaşantılarla travmatik etki yarattı. Bombalar, tanklar, kurşunlar, jet sesleri travmatik deneyimlerdi.
Darbe süreci şiddet ürettiği kadar “belirsizlik ve güvensizlik” oluşturdu. Suriye ve Irak’ta olanları biliyoruz. Zihinlerimiz hızla önemli bir risk altında olduğumuzu kavradı. Bu kavrayış zihinlerimizde farklı düzeylerde endişe ve huzursuzluk üretti.
Normalin sınırları geniş
Darbe süreci hepimizde bir düzeyde stres etkisi oluşturdu. Sıkıntı ve tedirginlik hissi, darbe ile ilgili anı ve görüntülerin istemsiz akla gelmesi, zihnin aşırı uyarılmış hali, uyku bozuklukları, baş ağrısı, barsak düzeni değişiklikleri vb. belirtileri yaşamak olağan kabul edilebilir.
Marmara depreminde, depremden etkilenen bölgede yaşayanların %50’sinin ilk günlerden itibaren psikolojik olarak etkilendiğini, bu oranın giderek azaldığını, yıllar içinde %12’ler düzeyine indiğini biliyoruz. Darbe sürecinin ruh hallerimiz üzerine yarattığı etkilerin istatistiklerini vermek ise şimdilik zor.
Daha önce klinik düzeyde bir rahatsızlığımız yok ise, ilk bir ayda yaşadığımız belirtileri normalin içinde saymakta fayda var.
Riski yüksek olanlar
Darbe süreci hepimizin hayatını etkilemesine rağmen, bazılarımızın hayatını daha yakından ve direk etkiledi. Birinci derece yakınını kaybedenler, yaralananlar, ölümleri ve yaralananlara bizzat şahit olanlar daha büyük risk altında. Bu kişileri travma sonrası stres bozukluğu, patolojik yas, depresyon ve anksiyete yaşama ihtimalleri daha yüksek.
Daha önce de endişeli bir yapısı olan, anksiyete tanısı almış kişiler bu süreçte daha fazla etkilendiler. Nitekim bir çok danışanımızın darbe sürecinde anksiyeteleri alevlendi. Bu durumdaki kişilerin tedavi aldıkları birimlere başvurmaları en doğru yoldur.
Çocuklar da ruh sağlığı etkilenmesi açısından özel risk grubu. Yakınlarını kaybeden çocuklar en riskli grup içinde. Darbenin ilk günü jetlerin alçaktan uçmasının oluşturduğu ses de çocuklar üzerine travmatik etki yarattı.
Ruh sağlığımız için öneriler
Yaşantılarımız üzerine bir anlamlandırma ve farkındalık en önemli meseledir. Yaşadığımız ruhsal ve bedensel belirtilerin normal bir stres tepkisi olduğunu ve giderek azalacağını bilmek işin özü.
Çocuklara güven telkin edici konuşmalar yapmak, güvende olduklarını hatırlatmak ve onları rutin hayatlarına devam ettirmek iyi gelebilir. Riskli olmayan zamanlarda onları da meydanların keyifli buluşmalarına katmak normalleşmelerine katkı sağlayabilir.
Diğer önemli mesele, yaşantılarımızı ve duygularımızı paylaşmaktır. Özellikle duygularımızı ifade etmek bizi rahatlatabilir. Kendimizle benzer yaşantıları olan ve sevdiğimiz kişilerle birlikte olmak bizi iyileştirir.
Fırsat buldukça bedeni dinlendirmek ve uyumak iyi gelebilir. Özellikle demokrasi nöbeti sırasında düzeni bozulan uykularımızı kendi normalimize döndürmek iyi olur. Gerektiğinde nöbette uykusuz kalmanın, uyumaktan daha sağlıklı olduğunu da unutmamak gerekir.
Rutin hayatı sürdürmek de ruh sağlığımıza iyi gelir. Bir yandan demokrasi mücadelesini devam ettirirken öbür taraftan gündelik hayatı devam ettirmek gerekir.
Bu türden tedbirlerle yatışmayan ve devam etmeye eğilimli ve gündelik hayatımızı bozan düzeyde belirtimiz oluşursa psikiyatrik/psikolojik bir yardım almakta fayda olabilir.
Varoluşsal bir risk altında olduğumuz bugünlerde esas olan mücadeledir. Demokrasi için mücadele ederken ruh sağlığımız korumak ise bize mücadele dayanıklılığı sağlar.