Şehitlerin emaneti bir hayatı sürüyoruz hepimiz. 15 Temmuz 2016'da bağışladılar bize bu hayatı, bu memleketi... Şehadet, dünyanın en büyük fedakarlığıdır ve aynı zamanda en mütevazi çekiliş, Allah'a kaçış...
15 Temmuz anma günleri bazılarımızca eleştiriliyor. Ama; bilme'nin bilince, hatırlama'nın hafızaya dönüşmesi için, bu buluşmaların tekrarlanması gerekiyor.
15 Temmuz 2016 günlerinde nöbet tuttuğumuz noktalardan yürümeye başladık Şehitler Köprüsü'ne. Dava arkadaşım Saliha Can'ın davetiyle nöbet yerimizden hatimler, dualar, aminler arasında yola çıktık. Hasan Can Başkanımız 2016'daki hain işgal girişiminden sonra kararını vermiş Mehter Takımı kurmaya... Tıpkı darbe gecesi aralıksız okunan selalar gibi, mehterin de mühim bir çağrı manası var; demek ki sefere çıkılıyor demek ki İslam Ordusu bir yere yürüyor anlamında... Ümraniye Belediyesi Mehter Takımının eşliğinde tekbirlerle, selavatlarla yürüdük. Sağolsunlar, yeri göğü inleterek bizi Üsküdar sınırına getirdiler...
Hanımlar, teyzeler olarak oradan Kısıklı'ya geçtik. Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ı konutundan çıkarken karşılayalım, el sallayalım, selam verelim istedik. Orada kaldırımlara oturup evin tam karşısında bekledik, bekledik... Sonra buradan çıkmayacak dediler kalktık, yine yayan bir şekilde Köprü'ye yollandık. 50 yaşımdayım, hayatımın uzun bir kısmı, yürüyerek ve ayakta bekleyerek geçti. Şimdiki gençliğin nazarında pek önemli bir şey değildir bu biliyorum. Ama benim ve yol arkadaşlarımın hayat tarzı oldu bu, biz hep Müslümanların tarafını tuttuk, orada yürüdük, orada ayakta bekledik. Allah hayatımızda olduğu gibi vefatımızda ve ahiretimizde de bizi Müslümanlarla bir ve beraber eylesin...
Namaz vakti girince etraftan bulduğumuz mukavvaların üzerinde akşamı kıldık. Yol üstünde, yürüyenlere su tutan gençler vardı, onlardan su alıp içtik. O kadar kalabalıktı ki, bir ışık nehrinin üstündeydik sanki... Şehitlerin yoklaması yapılıyordu, biz işitemeyecek kadar uzaktaydık ama aynı amin selinin içinde olduğumuz için duymadan da ''burada'' diyorduk... Şehitlerimizin vurulduğu makama kadar varamadık, kalabalığın kenarında durup, dualarımızı ettik, hatimlerimizi indirdik. Sanki bir Umre gecesiydi. Yüzbinler aktı geçti, aktı geçti, tekbirler arşa çıktı. Coşku vardı elbette vardı ama bu ağırbaşlı bir coşkuydu. Nasıl anlatsam sanki herkes ''ben de şehit olsam'' heyecanı içindeydi ve bu hal, bir pırıltı yapıyordu ve her yer yaldızlı gibiydi. Ben 15 Temmuz 2018 gecesi Şehitler Köprüsü'nde bu pırıltıyı gördüm, hissettim ve içine karıştım, hamdolsun...
***
Hollanada'daki kardeşlerimiz de 15 Temmuz'da bir araya gelip şehitlerimizi yad etmişler. Şehitlerimizden Ankara Hukuk Fakültesi öğrencisi Yasin Naci Ağaroğlu'nu evladım yerine koyup çok sevdiğimi bilenler, bir video yollamışlar sağ olsunlar. Hollanda'da, tüm şehitlerimiz için dualı kartpostallar yazıp balonlara bağlamışlar. Kınalı bir anne eli, Yasin'in resmi ve duası yazılı balonu gökyüzüne bırakıyor.. Çok ağladım. Akşamına arkadaşım Binnur Feyizoğlu'ndan haber geldi. Rahmetli Tefsir Hocamız Hasan Tahsin Feyizoğlu Beyefendinin en gözde talebelerindenmiş Yasin meğerse... ''Yasin, göğe salınan''...
***
15 Temmuz vak'asının genç nesillere bilinç olarak aktarılması meselesini kendisine dert edinmiş bir siyasetçi Osman Develioğlu... Bahçelievler Belediyesince geçtiğimiz Ekim ayında açılan ''15 Temmuz Şahitler Yazılıyor Roman Yarışması''nın jüri üyesiydim. 15 Temmuzun edebi karşılığı şiirdir dedim içimden ve o şiiri millet yazmıştır...