Şimdi desem ki Türkiye gerçek anlamda 15 Temmuz'dan sonra devlet olmuştur, kimileri Cumhuriyet'e hakaret sayacak. Hayır değil!
Türkiye 1. Dünya (paylaşım) Savaşı'nın koşulları içinde kurtarabildiği toprağıyla ve mümkün olduğu kadar bağımsız bir Cumhuriyet olarak kalmayı başardı. Ama tam bağımsız Türkiye olabildi mi derseniz, tabii ki hayır.
Küresel bir çağda kim tam bağımsız ki diye uluslararası ilişkilerin içinden bir bilgiçlik yapabiliriz tabii ama azıcık devlet tanıyan herkes bilir ki dünya düzeni bazı ülkelerin uydu, bazılarının sömürge, çok azının da bağımsız devlet olduğu bir düzendir.
Hiçbir zaman sömürge olmadık diye övündüğümüz, iyi ki de olmadık, ülkemiz uzun yıllar, ABD'nin istediği zaman istediği şeye müdahale ettiği, darbe yaptırdığı, istediği şekilde karıştırıp istikrarsızlaştırabildiği bir ülke oldu.
Sağcılar derdest edilirken de bu böyleydi, solcular derdest edilirken de.
27 Mayıs darbesi ve 15 Temmuz darbe girişimi arasındaki o çok geniş ve çok maliyetli parantez, milletin kendi iradesini devletine hakim kılmaya çalışmasıyla geçti. "Her şey olur da darbe olmaz" dediğimiz bir anda darbelerin en sinsi ve haince olanı yapılmaya çalışıldı.
Oysa darbe konusunda çok tecrübeliydik, her türlüsünü görmüştük. Darbeye giden yolların nasıl döşendiğini de çok iyi biliyorduk.
İçinden geçtiğimiz süreç tam da darbe şartlarının olgunlaştırıldığı bir süreçti.
Ama yine de darbe olmaz diyorduk.
Tamam ama o kadar da değil!
Neden olmasındı? ABD'nin on yıllardır emek verdiği, ilmek ilmek dokuduğu, bir ağ gibi önce Türkiye'ye döşediği sonra da Türkiye üzerinden Afrika'dan Kafkaslara kadar işe koştuğu istihbarat örgütü deşifre edilmişti.
"İleri karakolum nasılsa" diye baktığı ülke müstakil dış politika geliştiriyor, kendi menfaatlerini ABD'nin menfaatlerinin önünde tutuyor, yaltaklanmıyor, laf dinlemiyordu.
Türkiye canına tak edince güç kesilen bir ülke. Ama altındaki ateşi yavaş yavaş harladığınızda iş işten geçmiş olabiliyor.
2013'te başlayan süreçte, iktidarda güçlü bir siyasi irade olmasa daha doğrusu başımızda Cumhurbaşkanı Erdoğan olmasa 15 Temmuz darbe girişimine gerek dahi kalmadan bu milletin iradesi daha önce defalarca olduğu gibi yine elinden alınmış olacaktı.
15 Temmuz'a kadar bu ülkeye dayanma gücü aşılayan, başına gelen tüm fenalıklara karşı milletimizi dirençli kılan şey, teslim ettiği iradesine sahip çıkılacağına dair güveni oldu.
"Ufuktaki Türkiye" hayali, demokrasinin zaferini getirdi. O gece sokağa inenler, "Bu ülkede bir daha başbakan astırmayacağız" dedi, "Bir daha irademizin elimizden alınmasına razı gelmeyeceğiz" dedi.
Bir daha asla!
15 Temmuz hain darbe girişiminin üzerinden tam 5 yıl geçti.
Darbeye "tiyatro" diyenler, darbecilerle mücadele için çıkartılan kanunları beğenmeyip "Asıl darbe 20 Temmuz'dur" diyenler, FETÖ'ye arka çıkanlar, darbecilerin tezlerini Meclis çatısı altında savunanlar, iktidar partisini PKK'dan bile tehlikeli bulanlar, terörle mücadeleyi "sivilleri katlediyorlar" diyerek Batı'ya şikayet edenler, demokrasinin ılımlı ikliminde hala siyaset istismarına devam ediyorlar.
15 Temmuz'un yıldönümünde Fetullahçı Terör Örgütü'ne, "İktidara gelirsek sizi koy vereceğiz" diyerek vaatte bulunabiliyor.
"15 Temmuz direnişi", aramızdaki darbecilere, darbeyi alkışlayanlara rağmen bu milleti topyekun değerli kılan milatlardan biri olarak tarihe geçti. Hem de dünya tarihine. Çünkü ilk kez bir halk çıplak elleriyle tankları, F16'ları yendi.