Oldum olası seyircisiz maçları sevmedim, seveceğimi de sanmıyorum.
Aynı duyguların futbolcular için de geçerli olduğu da bir gerçek.
İlk haftanın kazananı Galatasaray’da beklediğim coşkuyu ve arzuyu bu maçta göremedim.
Orta alanda Selçuk İnan olsun, Sneijder olsun, Dzemaili olsun; istenilen rakip arkası pasları ve pas trafiğini sağlayamadılar. Buna bir de bekler Veysel ve Tarık ın hücuma katkıları olumsuz ortalarla eklenince, forvetteki Burak Yılmaz’ın ve Bruma’nın topla ilişkileri de kötü olunca; yakaladıkları pozisyonları gole çeviremediler.
12. adamsız Galatasaray takımı, katı defans yapan Eskişehirspor’u bir türlü çözemedi .
Ama İstanbul’a Türk Telekom Arena’ya gelen bütün Anadolu takımları bu katı savunmayı yapacaklar.
Teknik Direktör Prandelli neden maça çift santrfor Umut-Burak ikilisi ile başlamadı, bu da sorulması gereken en önemli soru bence.
Eskişehirspor ise takım halinde topun arkasına geçen kaymaları ve kademeleri oldukça iyi yapan bir takım görüntüsü çizdi. Erkan Zengin ve Mirkan’la kontrataklarla gol aradılar.
Açıkça Eskişehirspor, 1 puana razı oyun anlayışını Galatasaray’a kabul ettirmeye çalıştı.
Ne milli takımda ne kendi takımında Selçuk İnan’ın eski görüntüsünden eser yok. Sneijder hayalet gibi dolaştı durdu. Bir tek ikinci yarı Umut’un direkte patlayan vuruşunun ortasında gördüm. Sneijder hala Dünya Kupası’nın yorgunluğunu üstünden atamamış.
Tarık’ı sağ kanatta, Alex Telles’i solda oynatması Prandelli açısından daha kaliteli taktik davranış olur.
Bu Veysel bence Sabri’yi daha çok aratır. Dzemaili’yi ilk maçında final paslarında başarısız gördüm. Belki ilerleyen haftalarda daha iyi olabilir. Çünkü bu kumaş onda var.
Galatasaray takım olarak düşük viteste ve coşkusuz bir oyun oynadı. Pozisyon zenginliği de göremedik bu maçta. Sonuç olarak Galatasaray; hem 12. adamsız, hem de sahada olup da ruhları olmayan oyuncularıyla 1 puana şükretmeli.