Birinci Dünya Savaşı’nda Filistin ve Fırat-Dicle havzasındaki petrolü yalnızca İngiltere değil, ABD de fark etmişti. Mayıs 1919’da Paris Konferansı’nda ABD heyetine Dışişleri Bakanlığı’ndan telgraf geldi: ‘Amerikan petrol şirketleri, Fırat-Dicle havzasına ve Filistin’e petrol sahaları açısından ciddi biçimde bakılması düşüncesindedirler. Bu faaliyetler ABD hükümetinin onayını alacak mıdır? Ayrıca müzakere edilen barış anlaşması, Amerikan şirketlerinin bölgeye diğer ülke şirketleri gibi hükümet desteğinde girmesini sağlayacak mıdır?
Amerikan petrol şirketleri, İngiltere ve Fransa’nın bölgede kendi şirketleri adına petrol kavgası yaptığını görmekte ve ABD hükümetinin de kendi şirketleri adına kavgaya girmesini istemektedir. ABD Dışişlerinin Osmanlı arazisindeki petrol kavgasına katılmayı öneren telgrafının tarihi, 21 Mayıs 1919’dur... İzmir işgalinden altı gün, Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkışından iki gün sonra.
Sonra İngiltere ve Fransa’nın petrol paylaşımı yaptığı Mayıs 1920 San Remo anlaşması gelir. Bu anlaşmanın duyulmasından sonra Londra’daki ABD Sefiri, Dışişleri Bakanı Curzon’a “Irak ve Filistin’de manda idaresi kurmaya niyetlenmişsiniz, şimdiden İngiliz petrol şirketlerini de kayırmaya başlamışsınız, eşitlik ilkesine uyun ve belli şirketlere ayrıca imtiyaz vermeyin” diyen bir nota yazar. ABD ile İngiltere, petrol paylaşım kavgasına girmişlerdir.
Curzon, bu nota cevap vermez… Bahane olarak, “Fransa ile cevap konusunda anlaşamadık” der... İki ay sonra Temmuz sonunda ABD “San Remo’da Fransa ile yaptığınız petrol paylaşım anlaşması, manda sisteminin ağır ihlalidir” diye yeni bir nota verir.
Sonunda Curzon Ağustos başında cevap verir: O arada İngiliz dışişleri çalışmış ve ABD tezlerini boşa düşürmek için Meksika dahil bir sürü yerden ‘emsal’ bulmuş, hukuki yorum getirmiştir… Curzon “ABD’nin ayrımcılığa uğradığı iddiası komik” der. ABD, dünya petrol üretiminin %80’ini, İngiltere ise %4.5’ini yapmaktadır. Yani ABD’nin yeterli petrolü vardır, şikayeti yersizdir… Curzon, İngiltere’nin dünya rezervinin %80’ini kontrol altında tuttuğunu notunda yazmamıştır. O sırada İngiliz kontrolü ya da işgali altındaki İran-Irak coğrafyası, petrolün %80’ini taşıyordu. Curzon “Manda idaresinden söz ediyorsunuz, ancak Manda idaresini sadece Milletler Cemiyeti konuşabilir. ABD ise Milletler Cemiyeti’ne üye değildir” diyerek, bir başka cinlik yapıyordu... Dünya İmparatoru İngiltere, o zamanlar yeni yetme sayılan ABD’ye kafa tutabiliyordu.
Ya da öyle sanıyordu, çünkü Birinci Dünya Savaşı’nı İngiltere ve Fransa, ABD sayesinde kazanmıştı. Bunu da ABD unutmamıştı. ABD Dışişleri Bakanı Colby, Kasım 1920’de Curzon’a düz yorumla şunu yazdı: Avrupa’da savaş, ABD sayesinde kazanılmıştır. ABD manda bölgeleriyle yakından ilgilidir. Milletler Cemiyeti’ne üye değiliz, ama burada Manda yönetimleri konusunda girişim yapacaksanız önce taslak metni bize yollayın, biz bakalım...
ABD’nin Avrupa’ya “Biz olmasak şu an Almanca konuşuyordunuz” sözü, Kasım 1920’de ABD Dışişleri Bakanı Colby tarafından kibarca böyle bildirilmişti. Yaklaşık 100 yıl sonra 2018’de de Donald Trump aynı şeyi söyledi, sadece daha düz bir dil kullandı. Üstelik arada geçen zamanda bir değil, iki savaş yaşanmış ve Avrupa iki kez Almanca öğrenme zahmetinden kurtarılmıştı.