10 Kasım 1938 günü, saat 9’u 5 geçeden sonra yaşananlar bazı şeyleri anlamak açısından çok önemlidir. 12 yıl boyunca Mustafa Kemal Atatürk’ün masasında garson olarak çalışan Cemal Granda ‘Atatürk’ün Uşağı İdim’ asıllı kitabında birinci ağızdan çok ilginç bilgiler verir: O güne kadar Dolmabahçe’den çıkmayanlar Atatürk’ün ölüm haberinin ardından hemen Haydarpaşa Tren Garı’na koşmuş, ikballeri için, ilk trenle Ankara’ya, iktidarın yeni sahiplerinin yanına gitmeye çalışmışlardır. Aynı kitaptan öğrendiğimiz başka gerçekler de var...
Mesela Mustafa Kemal Atatürk-İsmet İnönü arasındaki ilişkide yaşanan sıkıntıları... Çankaya Köşkü’nde Mustafa Kemal’in aslında hiç de rahat olmadığı, makam araçlarının İnönü tarafından altından alınabileceğinden bile endişe ettiğini gösteren satırlar var...
***
Hakkında kitaplar yazılan, belgeseller yapılan Fikriye mesela... Kimi kitaplarda Fikriye’nin alınmadığı Çankaya Köşkü’nden dönüşte, intihar ettiği arabanın içinde öldüğünü yazar.Kimi kitaplardaysa, Fikriye’nin hemen ölmediğinden, bir hafta kadar yşadığından, Mustafa Kemal’in emriyle Sağlık Bakanı’nın kendisiyle ilgilendiği anlatılır. Aynı dönem, yakın tarih ama bilgiler birbirinden çok farklı...
***
İngiliz H.C Armstrong’un yazdığı Bozkurt, Mustafa Kemal Atatürk’le ilgili en bilinen ve yasaklanmış bir kitaptır. 1932’de yayınlanan bu kitabı yazan Armstrong bir yazar değil İngiliz istihbarat subayıdır, işgal yıllarında İstanbul’da görev yapmıştır.Bilinen kitabın Türkiye’ye girişinin yasaklandığı,
Mustafa Kemal Atatürk’ün kitabı getirtip çevirttiği ve sonra kitaba dair itirazlarının Necmettin Sadak imzasıyla Akşam Gazetesi’nde yayınlandığıdır...
***
O dönemi anlatan kitapları, farklı isimler yazmış, dönemi farklı bakış açılarıyla ele almış olsalar da hemen her kitabın ortak noktası İsmet İnönü’dür. Özellikle Bozkurt ve Cemal Granda’nın 1970’lerde yayınlanan Atatürk’ün Uşağı İdim kitaplarında İsmet İnönü en ağır eleştirilerin yöneltildiği isimdir ve bu ortak yan dikkat çekmeyecek gibi değildir.
***
Yıllarca tarihi sadece ders kitaplarından öğrenen kuşaklar yetişti Türkiye’de... Sadece Mustafa Kemal Atatürk için değil bu lafım, Kanuni’den Vahidettin’e kadar tüm tarihimiz için geçerli bu durum.Bunun ne kadar sağlıksız olduğunu daha yeni yeni görüyoruz maalesef...